Bölüm 25

42 0 0
                                    

Ayaz ile tartışmamız bitince ikimiz de isteksiz adımlarla kalabalığa ilerledik. Yılmaz Bey beni görünce yanıma geldi. Ayaz bunu görünce kulağıma eğilip, "Başlıyoruz," dedi. Ona gülmekten son anda kurtuldum. Ayaz masaya gidip boş sandalyelerden birine oturduğunda yanımdaki Yılmaz Bey'e baktım. Elini sırtıma koyup beni masadakilere gösterdi. "İşte, Işıl'ın güzeller güzeli kızı Cansu," diyerek beni tanıttı.

Önümdeki kalabalığa nezaket icabı gülümsedim. Gözüm, masada oturan Alaz'a kaydığında gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm. Ayaz da bıyık altından gülümsüyordu.

Hayır ama ya! Herkesin önündeyken ben gülemiyordum, onlar da gülmemeliydi!

Yılmaz Bey'in lafından sonra bana yöneltilen nasılsın sorularını geçiştirmeyi başardım. Yılmaz Bey, "Eksik kalmadığına göre yemeğe başlayabiliriz," dediğinde bana gösterdiği sandalyeye ilerledim. Ayaz'ın az önce sinirle bahsettiği Tolga'nın yanındaki sandalyeye oturacakken karşıda oturan Ayaz'ın öfkeli harelerini fark ettim. Ses çıkarmadan başıyla yanındaki sandalyeyi gösteriyordu. Tolga'nın yanına oturmamı istemiyordu yani.

Usulca masayı geçtim ve Ayaz'ın yanındaki sandalyeye oturdum. Ben oturduğumda kulağıma eğildi. "Aferin, öğreniyorsun."

Yüzüme yerleştirdiğim yapmacık gülüşün altından, "Sus yoksa fena olacak," diye mırıldandım.

Ayaz tehdidimi anladığı için geri çekildi ve sessiz kaldı. Yemeğe başladığımızda konu, elbette annem ve Yılmaz Bey'in güzel evlilikleriydi. Ayaz ve ben, bize soru sorulmadıkça muhabbeti dinlemiyorduk. Ara ara birbirimize bakan bakışlarımız kesişiyordu, kendimizi gülüşürken buluyorduk.

"Ee Cansu, senin okulun bitti mi?" Yılmaz Bey'in kardeşi olduğunu hatırladığım kadından gelmişti bu soru.

Hızlıca yüzüme sahte tebessümümü yerleştirdim. "Lisenin son yılı," diye cevapladım sorusunu.

Kadın güldü. "Ne güzel, birden iki tane abin oldu. Ayaz ve Alaz sana derslerinde de yardımcı olurlar."

Bunu duyunca Alaz'ın kısık sesli gülüşünü duymuştum. Ayaz ise sesli bir soluk almıştı. Üvey abi kardeş muhabbetleri açıldığında geriliyordu.

Onun bu hâline gülmemek çok zor gelse de başarabildim. "Evet, olurlar tabii."

Alaz'ın, "Ama hangi konularda yardımcı olurlar..." diye mırıldandığını duyunca başımı ona çevirip güldüm. Ayaz ise abisine sinirle bakıyordu.

Kadının hemen yanında oturan kır saçlı adam, "İyi anlaşabiliyor musunuz?" diye sordu.

Bu sefer soruyu cevaplayan kişi Ayaz oldu: "Çok iyi anlaşıyoruz." İmalı cevabından sonra önündeki içecekten bir yudum aldı.

Onu sinir etmek için aklıma gelen fikirle adama döndüm. "Ama biz Alaz ile daha iyi anlaşıyoruz."

Bunu dediğim anda Ayaz aldığı yudumu yutamayarak öksürmeye başladı. Masadakilerin ilgisini üzerimize çektiği için gülüşümü yine bastırmak zorunda kalmıştım. Alaz'ın benim gibi dertleri yoktu. Gayet rahat sırıtıp kahkahalarla gülüyordu. Ayaz'ın koluna dokunup, "Helal Ayaz abiciğim," dedim.

Neyse ki kısa sürede toparlandı. Masadakilere, "İyiyim, affedersiniz," diyerek ilgilerini dağıttı. Bana baktığında kaşlarını çatmıştı. "Teşekkür ederim Cansu kardeşim."

Bunu duyunca kendimi tutamadım. Gülerken Alaz ile bakışmıştık. Cansu kardeşim ne ya? Mümin kardeşim der gibi rahat söylemişti bu lafı.

Kır saçlı adam, ona verdiğim cevapta kalmıştı. "Alaz ile daha iyi anlaşmaktan kastın neydi Cansu?"

Alaz'a yandan bir bakış attım. Bana göz kırptı. Of be! Üvey abi dediğin böyle olmalı. Ayaz'ı sinir etmeyi ikimiz de çok seviyor ve başarıyorduk. Tekrar adama baktım, "Alaz derslerimde daha güzel yardımcı oluyor."

YALAN UĞRUNAWhere stories live. Discover now