Bölüm 34

20 1 7
                                    

Alaz'ın talimatları doğrultusunda görüntümü toparlamamın ardından -yine- onun peşi sıra salona girdim. Annem, Yılmaz abi ve arkadaşları olduğunu tahmin ettiğim birkaç kişinin olduğu masaya ilerlerken bakışlarım etrafta dolaşıyordu. Ayaz'ı arayan gözlerime engel olamıyordum. Fakat sonuç hüsrandı, onu görememiştim.

Masaya ulaştığımızda Yılmaz abi Alaz'ı ve beni yanındakilerle tanıştırdı. Yalandan gülmek, zorla mutlu pozları vermek... Hepsi çok yorucuydu. Yanımızdaki insanlar kendi masalarına çekilince dördümüz kalmıştık. Alaz, babasına, "Ege'nin burada olduğundan haberin var mı?" diye sorunca istemsizce kasıldım.

Yılmaz abi, "Yola çıktığında beni aradı, davete katılmayacağını söyledi," dedi. "Eve geçecekmiş. Geldiğinden sen dahil kimsenin haberinin olmasını istemediğinin de altını çizdi."

Alaz ile bir an göz göze geldik. İkimizin de aklından aynı şey geçiyordu: Partiye gelmeyecek ve geldiğini gizleyecekti madem, peki burada ne işi vardı? Kararını ne değiştirmişti?

Alaz tekrar Yılmaz abiye döndü. "Saklamaktan vazgeçmiş anlaşılan. Çünkü Ege burada."

Yılmaz abi şaşırmışa benziyordu. "Yanlışın olmalı. Ayaz gelmeyeceğini söylemişti."

Alaz omuz silkti. "Kararını değiştirmiş olmalı." Bakışları, giriş kapısında bir yere takıldığında, "Zira şu an kendisi karşımda duruyor." diye ekledi.

Bunu duyunca kendime engel olamayarak hızla arkamı döndüm. Bir an göz göze gelmiştik. Benim üzerimdeki bakışları, ben ona bakınca hemen başka yöne çevrilmişti. Derken Ayaz hareketlendi ve bizim olduğumuz tarafa doğru yürümeye başladı. Elimde olmayan bir panikle önüme döndüm. Alaz bunu görünce başını ağır ağır iki yana salladı, bundaki anlamı yalnızca ben anlamıştım. Kendimi kontrol etmemi söylüyordu.

"Ayaz, hoş geldin oğlum."

Yılmaz abinin söylediğini duyunca arkama sakladığım yumruklarımı sıktım. Kendimi bırakmamak için zor duruyordum. Ayaz yanımıza ulaştığında yüzüne baktım. Anneme karşı yüzüne saygılı bir tebessüm kondurmuştu. Annemin elini tuttu, dudaklarına götürdü ve centilmen edasıyla bir buse bıraktı. "Çok şıksınız Işıl Hanım. Her zamanki gibi tabii..." Günler, haftalar sonunda sesini duyunca bir an dengemi kaybedecek gibi olmuştum. O an birçok duyguyu aynı anda hissettim. Ama bildiğim bir gerçek vardı ki, bu yadsınamazdı:

Onu çok özlemiştim.

Alaz bendeki değişimi fark edince hızla yanıma geldi. Kolumdan tuttu uyarırcasına. "Bu kadar gücünü yitirme Cansu, ayakta kal."

"Çok özledim." dedim yalnızca dudaklarımı oynatarak.

Başını salladı belli belirsiz. "Biliyorum ama güçlü kalmalısın."

Ayaz'a yandan bir bakış attım. Beni yok sayıyordu. Geldiğinden beri bir an bile dönüp bakmamıştı bana. Varlığımı sorgularken buldum kendimi. Görünmez olmuştum sanki.

"İzninizle." Alaz birdenbire beni de peşinde sürükleyerek masadan uzaklaşınca afalladım. "N'oluyor be?" dedim şaşkın şaşkın.

Alaz müzikten uzak sessiz bir yere gelince durdu. Ellerini omuzlarıma koyarak tam karşıma geçti. "Bak bana küçük. Şu hallerin beni çok sinirlendiriyor, bir an önce toparlanmazsan kafanı asfaltlarda sürterek yerine gelmesini sağlayacağım. Anladın mı beni?"

Küçük bir çocuk gibi dudak sarkıttım. "Cani misin ya? Aşk acısı çekiyorum şurada, hiç mi saygın yok?"

Gözlerini devirdi. "Aşkınıza da ıstırabınıza da başlayacağım, az kaldı..." diye homurdandı. Daha sonra derin bir nefes aldı. "Şimdi aç kulaklarını, beni iyi dinle."

YALAN UĞRUNAحيث تعيش القصص. اكتشف الآن