Bölüm 12

35 22 0
                                    

Bir gün.

İki gün.

Dört ve beş gün.

Bir hafta.

Kendimi eve hapsedişimin üzerinden bir hafta geçmişti. Geçen hafta bugün Ayaz ile sırlar dolu bir konuşma yapmıştık ve ben ani aldığım karara bağlı kalarak evden, hatta odamdan çıkmıyordum. Hafta sonu eziyetim olan babamı bile bir şekilde iptal etmeyi başarmıştım. Annem her gün odama gelip bana yardımcı olmaya çalışsa da beni etkilemiyordu. Zihnim sürekli meşguldü ve bu beni yorgunluğa sürüklüyordu.

Annemin bilmem kaçıncı kez beni yataktan çıkarma çabası da başarısız olmaktan kaçamadı. Annem bana söylenerek evden çıkarken bana inat olsun diye perdelerimi de sonuna kadar açmıştı. Başımı, üzerimdeki örtünün altına çekip gelen güneş ışığını engellemeye çalıştım. Tam tekrar uykuya dalıyordum ki kapının çaldığını duyunca gözlerimi açtım.

Birkaç dakika gelen sesi umursamayarak yataktan çıkmadım. Belki gelen, evdekiler ölmüştür diye düşünüp geri giderdi.

Fakat bu hayalimin de çökmesi kaçınılmaz olmuştu. Kapının arkasındaki kişi her kimse büyük bir ısrarla çalıyordu kapıyı.

Oflayarak örtüyü kenara ittim ve doğruldum. Gelen muhtemelen annemdi. Eminim yine bir şey unutmuştu. Adımlarımı yere sürterek kapıya gittim ve delikten bakmadan açtım.

Kapıda gördüğüm kişiyle uykum, bir kuş hızında kanat çırpıp gitmişti.

Tereddütle, "Ayaz?" diyerek ismini zikrettim.

Bir elini kapının yanındaki duvara dayanmıştı, diğer eliyle de kapıyı çalıyordu. Yüzünde öfkenin yanı sıra sabırsız bir ifade de vardı. Üzerinde ince bir tişört ve her zamanki pantolonu vardı. Yüzündeki yorgun ifade, onu günlerce uyumamış gibi gösteriyordu. Bir haftadır görmediğim yüzünü böylesi çökmüş görmek beni huzursuz etmişti.

Beni görünce gözleri hızla üzerimde gezindi. Hasar kontrolü yapar gibi bir hâli vardı. Çaktırmadan kıyafetlerime baktım. Siyah askılı tişört ve siyah şortum vardı üzerimde. Kaç gündür bu kıyafetler üzerimdeydi, sayamamıştım. Bitkisel hayattan bir farkım olmadan yaşadığım için buna şaşmamak lazımdı. Saçlarım özensiz bir ev topuzuyla tepemde duruyordu.

İncelemesi bitince gözleri gözlerimle buluştu. "Hâlâ yaşıyor olmana sevindim," dedi iğneleyici bir sesle.

Söylediğini göz ardı ettim. "Ne işin var senin burada? Neden geldin?"

Elini geri çekip doğruldu. "Günlerdir hayat belirtisi göstermiyorsun Cansu. Öldün mü, kaldın mı diye kontrol etmeye geldim."

Geçen hafta takındığım sert tavrı büründüm. "Ayaz, sana görüşmeyelim demiştim," diye hatırlattım.

"Konuşacağız." Eve girmek için bir adım atmıştı ki kolunu tutarak onu durdurdum. "Hey hey!" dedim. "Nereye gidiyorsun?"

"Konuşacağız dedim."

"Hayır Ayaz, istemiyorum." Zaman geçmesine rağmen bu yüzleşmeye hazır değildim.

Kolunu çekerek elimden kurtardı. Bana cevap vermeden salona doğru yürüdü. Arkasından bakakaldım. Bir dakika. Ayaz şu an benim evimdeydi!

Panikle kapıyı kapattım ve Ayaz'ın peşinden salona girdim. "Bu, haneye tecavüz sayılır; bilmem, farkında mısın?"

Beni umursamadı, koltuğa oturdu. Sanki kendi eviymiş gibi rahat ve ilgisiz davranıyordu. "Otur Cansu," diyerek koltuğu işaret etti.

YALAN UĞRUNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin