Bölüm 7

64 24 0
                                    

Alaz'ı görmemle oluşan şoku atlattıktan sonra tüm vücudumu bir panik dalgası esir almıştı. "Alaz," diye mırıldandım kısık sesle. Alaz'ın bakışı bakış değildi. Öyle bakıyordu ki, gördüklerinden fazlasıyla rahatsız olduğu aşikârdı.

Hızla doğrulmaya çalıştım. Fakat kendimi geri çekmem, saçımın bir şeye dolanmasıyla Ayaz'ın üzerine tekrar düşmemle sonuçlandı. Dudaklarımdan kaçan kısık sesli inlemenin ardından saçımın takıldığı şeye baktım. Ayaz'ın boynundaki ince zincir kolye saçıma dolanmıştı. Öfkeyle, "Kahretsin," diye mırıldandım. Saçımı kurtarmaya çalışırken Ayaz Bey de lütfedip yardım etmeye kalkmıştı, sağ olsun. Benim elim saçlarımdayken o da elini elimin üzerine koydu ve bir yandan da o saçlarımı zincirden kurtarmaya çalıştı. Ani temasıyla duraksamış, istemsizce bakışlarımı gözlerine çevirmiştim. O da bana bakıyordu. Her zamanki gibi yoğun ve bolca anlamlı.

Alaz'ın varlığını fark edince bakışlarını ilk çeken ben oldum. Daha doğrusu, çeken sadece ben oldum. Ayaz hâlâ bana bakıyordu.

Saçlarımı henüz kurtaramadığım için ve bulunduğumuz pozisyondan dolayı fazlasıyla huzursuzdum. Allah'ım beni yerin dibine göndermek için daha iyi bir vakit yok!

Alaz sakince, bakışlarındaki sorgulayıcı ifade ile bizi izliyordu. İçime dolan gerginlikle saçımı birden geriye çektim ve doğruldum. Saçımın birkaç teli zincirde kaldığı için canım yanmıştı ama bunu umursamadım. Aceleyle ayağa kalkıp Alaz'a baktım. "Sana bu durumu özetleyecek çok mantıklı bir açıklamam var," diyerek hızlıca konuştum.

Alaz tepkisizdi. "Dinliyorum."

"Sabah kalktığımda mutfakta bu uyuz kardeşini gördüm. İnatla benimle konuşmak istedi, aynı inat bende de olduğu için konuşmadım. Kavga çıkmasın, ses olmasın diye kendimi bahçeye attım. Ama bu Ukala da peşimden geliyormuş, bilmiyordum. Bahçede de beni konuşmak için zorladı. Sonra... Sonra ben bahçe hortumunu aldım, buna tuttum ki gitsin diye. Ama öyle bir katır inadı var ki, intikam için aldı hortumu elimden beni de ıslattı. En son nasıl oldu anlamadım, kendi yere düşerken beni de peşinden aşağı çekti ve... sonra sen geldin zaten." Uzun açıklamamı yaparken kelimelerin arasında nefes almadan konuşmuştum. Bu hâlime en az Alaz kadar Ayaz da şaşırmıştı. Gerildiğimde ya da heyecanlandığımda hızlı hızlı konuşurdum ve kimseye söz hakkı vermezdim. Uzun soluklu konuşmamın üstüne gülümsedim. "Bu kadar," diyerek konuşmamın bittiğini belirttim.

Alaz'a söz hakkı vermeyen Ayaz, "Neden ona hesap veriyorsun?" diye sorup mükemmel konuşmamın etkisini yok etti.

Ben onu umursamadan Alaz'ın tepkisini incelerken Alaz konuştu. "Haklı, bana hesap vermek zorunda değilsin." Ses tonu kısık ve samimiyetsiz gelmişti kulağıma.

Başımı iki yana salladım. "Hayır, sana hesap vermiyorum; yalnızca yanlış anlamanı istemiyorum."

Bana cevap vermek yerine, köşeye çekilip bizi izleyen Ayaz'a döndü. "Sen neden bu kılıkla geziyorsun evde?"

Duyduğum bu soru ile bilmiş bir eda ile Ukala Mavi'ye baktım. Bakışımın anlamı; bu konu sadece benim aklıma takılmadı idi.

Ayaz umursamazca omzunu silkti. "Bu kızın gün yeni ayıyorken evi tavaf edeceğini tahmin etmedim," dedi iğneleyici bir sesle.

Ona dönüp yüzümü buruşturdum. Bir insan ancak bu kadar sinir bozucu olabilirdi. Alaz'ın sesini duyunca ona döndüm. "Her neyse, olan olmuş. Sen titriyorsun, gel eve geçelim."

Ayaz'ın sinirle gülüp kendi kendine, "Düşünceli adam rolü de nasıl yakıştı," diye söylendiğini duymuştum. Onu umursamadan Alaz'ın dediğini yaptım ve onunla birlikte eve doğru yürüdüm.

YALAN UĞRUNAWhere stories live. Discover now