Bölüm 14

34 21 0
                                    

Yaşanmamış yaşanmışlıklar var içimde...

Gidişini izlerken ruhum anbean kayboluyordu sanki. Yaşadıklarımızı düşünüyorum. Bana gülümsediğin o güzel anları tekrar tekrar yaşıyorum. Çok özel. Ama düşünüyorum da, ne kadar özelse bir o kadar da uzak işte. Silindi gitti tüm anılar. Yok oldu tüm o gülüşler. Senden bana ne kaldı, düşünüyorum da... Koca bir hiç galiba. Bugün yoksun. Gidişin dün gibi. Boşluğu aratmayan bir hasret tüm bedenimde hapis. Ruhum artık kayıp. Özlemim yedi bitirdi beni. Dedim ya, yoksun bugün. Dün yoktun, yarın da olmayacaksın. Tıpkı bugün gibi.

Çok özledim dön desem, yine mi gelmezsin? Gel, seviyorum seni desem geri döner misin?

İçimi dökmek için yazılar karaladığım defterime yazdığım yazıyı noktaladım. Yazarken gözlerim dolmuştu. Bunları yazarken aklımdan geçen tek isim Ayaz'dı. Ve tabii yaşanan tüm yalan anlar...

Odama yaklaşan ayak sesleri duyunca defteri hızlıca kitaplarımın altına sakladım. Kendimi yatağa atıp aceleyle gözyaşlarımı sildim. Bu esnada annem de odama ulaşmış, kapıyı çalmıştı.

Ses vermedim. Annem birkaç saniye bekledikten sonra odaya girdi. Anında gözlerimi kapatmıştım. Uyuduğumu düşünürse belki gider diye ummuştum.

Annemin bu umudumu yalanlaması çok zaman almadı. "Cansu, uyan hadi sabah oldu."

Huysuzca, "Anne gider misin?" diye homurdandım. Yaşam enerjim çekilmiş gibiydi. Kimseyi görmek istemiyordum. Kendimi dahil. Aynaya bakmaya bile çekinir olmuştum. Yatağımdan çıkmayarak depresyona girmenin ilk aşamasını gerçekleştiriyordum.

Fakat annem bu hedeflerime hiç saygı duymuyordu. "Cansu aralıklı depresyona mı giriyorsun, anlamıyorum ki. Kalk da duş al. İşimiz var, dışarı çıkacağız."

Oflayarak gözlerimi açtım ve ona baktım. "Ben mi anlatamıyorum, sen mi anlamak istemiyorsun? Anneciğim dışarı çıkmak falan istemiyorum. Tek başına git, beni yalnız bırak yeter."

"Senin de gelmen gerekiyor. On gündür odandasın, bitkisel hayata geçtin. Kendine gel, bir hava al."

Omzumu silktim inatla. "İstemiyorum," dedim.

Annem tatlı dilinin beni dize getirmeyeceğini anlayınca otoriter tarafını devreye soktu: "Cansu sana bir saat müddet veriyorum. Hemen kalkıyorsun, duşunu alıp hazırlanıyorsun." İtiraz etmeme izin vermeyerek elini kaldırdı. "Yoksa saçından sürüklerim seni. Hadi!" Bana söylenerek odadan çıktı.

Yüzümü yastığa gömüp tüm gücümle çığlık attım. Sesim yastıkta boğuk bir inleme ortaya çıkarmıştı. Annemin benim iyiliğimi düşündüğü için böyle davrandığını bilsem de insan bazen kararlarına saygı duyulsun istiyordu.

Neymiş, on gündür odamdan çıkmıyormuşum! Belki ben kırk gün istiyorum.

Yaklaşık on beş dakika boyunca yatağımda anneme söylendikten sonra isteksizce yatağımdan çıktım. Mecbur dediğini yapacaktım. O bana, ben ona söylensek de annemdi sonuçta.

Bedenimi -resmen- sürükleyerek banyoya getirdim ve hızlıca üstümdekileri çıkardım. Duş almayalı uzun zaman olmuştu ve bu kıyafetler üzerime yapışmıştı âdeta.

Duşa girmek için fazlasıyla üşenen ama suyu bulunca çıkmak istemeyen bir yapıya sahip olduğum için yarım saat dolmasına rağmen banyodan çıkmamıştım. Bazılarına göre bu süre az olsa da duş sürelerini kısa tutan ben için gayet fazlaydı.

En sonunda suyu kapattığımda ayıldığımı hissediyordum. Havluma sarılıp banyodan çıktım ve odama ilerledim. Bir yandan da anneme sesleniyordum. Annem son ses bağırmalarımı duyunca yanıma geldi. "Sağır var sanki karşında... Duyuyorum Cansu seni."

YALAN UĞRUNAWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu