"Dün kaçtın, on dakika içinde gel. O dolabı bugün kuracağız." diye bir cümle attıktan sonra onun cevabını beklemeden telefonu kapatmıştı. O sırada Jisung elinde bir tişörtle merdivenlerden aşağı iniyordu. Minho kafasını kaldırıp omegaya baktı ve ona doğru yürüyüp merdivenin önünde durdu.

Jisung da merdivenin son basamağında duraksamıştı, böylece boyu alfaya yetişiyordu. İkisi birbirlerine tuhaf bakışlar atarken Jisung elindeki tişörtü Minho'ya uzattı boğazını temizleyerek.

Minho tişörtü ondan aldığında ufak bir teşekkür mırıldandı. Jisung ise yanaklarının ısınmaya başladığını hissederken alfanın yanından geçip gitmek için son basamağı da inecekti ki birden başının dönmesiyle duraksadı, bir elini başına çıkarıp sendeledi.

Neyse ki Minho yanındaydı. Anında Jisung'ı belinden yakalamıştı. "Jisung? İyi misin?" omeganın cevap vermemesiyle boştaki elini de onun dizlerinin altından geçirip kucakladı.

Oturma odasına girip kollarındaki omegayı koltuğa bıraktı ve endişeyle yanına çöktü. "İyi misin? Ne oldu?"

Jisung elini başından çekip gözlerini açtı. Ardından Minho'nun endişeli gözlerine karşı gülümsemişti. "Önemli değil." dedi. "Bebek yüzünden, arada oluyor."

Bununla birlikte alfa derin bir nefes vermişti. Jisung'ın çıplak bacağındaki eliyle etini sıkıp bıraktı hafifçe. "Korkuttun beni." dedi ardından.

Tam o sırada çalan kapıyla dikkatleri dağılmıştı. Minho elindeki tişörtü üstüne geçirdikten sonra ayaklanıp demir kapıya doğru ilerledi ve açtı.

"Hoş geldim, hoş buldum, çekil!" Jeongin, konuşarak önünde dikilen alfayı itmiş ve koşarak üst kata, muhtemelen tuvalete, çıkmıştı. Onun hemen ardından somurtan Hyunjin girdi içeri. "Ben biraz hoş buldum." dedi iğneleyerek. İçeri geçtikten sonra Jisung'ı görmesiyle hemen yüzü aydınlanmış ona doğru ilerlemişti.

En son ise Seungmin ve Chan girmişti içeri. Minho arkalarından kapıyı kapattı ve tek kaşını kaldırarak baktı arkadaşlarına. "Oğlum sana gel demiştim, herkesi toplamışsın! Bu dolap bu kadar büyük bir mesele değil."

Arkadaşlarının peşinden oturma odasına girerken söyledi. Chan ise başıyla onaylamıştı onu. Ardından kolunun altındaki sevgilisinin yanağına bir öpücük bıraktı. "Sen aramadan önce zaten Seungmin söylemişti gidelim diye."

Minho'ya cevap vermişti vermesine ama alfanın dikkati başka bir yerdeydi şimdi. Çünkü Jisung Hyunjin'in kucağına bacaklarını uzatmış, kendisine masaj yaptırıyordu. Omeganın aklında Minho'ya şımaramayacaksam arkadaşlarıma şımarırım, düşüncesi mevcuttu. Ancak Minho bu düşünceyi bilmemesi bir yana şimdiden hoşlanmamıştı.

Tam Hyunjin'e doğru bir adım atmıştı ki Chan onu tutup sürüklemeye başladı. "Hadi kuralım lan şu dolabı! Ey dolap sen mi büyüksün ben mi?!" diye diye merdivenlere yürüyordu. Minho'nun gözü hala Hyunjin'in üstünde olsa da Jisung'ın memnun ve gülen suratı onu biraz olsun yatıştırdı ve kendini yukarı çıkarken buldu.

--

"Dolap daha büyükmüş." Chan, mızmızlanarak Seungmin'in yanına gelmiş ve kafasını onun kucağına denk gelecek şekilde bırakmıştı. Seungmin elindeki tişörtü bırakıp gülerek sevgilisinin yanağına ufak bir tokat attı. "Kendi işini bitiremedin, benimkini engelliyorsun."

Jisung ve Seungmin, Minho'nun kıyafetlerini Jisung'ın yatağına dökmüşler; büyükler dolabı kurmaya çalışırken dolap bittiğinde yerleştirmek için katlamaya başlamışlardı. Hyunjin ve Jeongin ise artık fazla bir işin kalmamasıyla evlerine gitmişlerdi.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now