20

12.3K 1.6K 1.2K
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Oy sınırı: 310
Yorum sınırı: 400

"Ahhh! Tamam, tamam pes!"

Minho eldivenlerini birbirine vurup yerde yatan arkadaşına baktı. "Hadi ama Yunho!" dedi keyifli sesiyle. "Bir insan o kadar yıl kendini hiç mi geliştiremez?" Alayla havaya yumruklarını atmaya devam ederken söyledi.

Yunho kollarını ve bacaklarını ringin üstünde iki yana açmıştı. Nefes nefese inip kalkan göğsünü sakinleştirmeye çalışıyordu. "Bir dk dinleyeyim. Göstereceğim sonra sana."

Minho'nun dudaklarından ufak bir gülüş koptu. "Bu cümleyi üçüncü kez söylememişsin gibi."

"Onlar provaydı bir kere." Yunho yattığı yerden doğrulmuştu. Derin bir nefes ve Minho'nun ona iki eliyle uzatıyor olduğu su şişesini aldı. Şişeyi bacaklarının arasında yere bıraktıktan sonra sağ eldivenini kaldırıp cırt cırtını ağzıyla açtı ve eldiveni çıkardı. Diğerini de eliyle çıkardıktan sonra suyu içti.

"Kime ya da neye sinirlendin dostum bu kadar? Sanki aileni katletmişim gibi vuruyorsun." Yunho elinin üstüyle şakaklarında biriken terleri silerken konuştu.

"Boş yapma da kalk hadi."

Genç alfa bitirdiği su şişesini kapatıp ringin dışına fırlattıktan sonra eldivenlerini tekrar ellerine geçirirken ayağa kalkmıştı yavaşça. Arkadaşının karşısında bir iki adım geriye gidip bekleme pozisyonunu aldı. Minho da kollarını önüne getirip aynı pozisyona girmişti.

Kahverengi saçlı alfa saldırmak için ilk hamlesini yapacaktı ki Yunho, birden ellerini serbest bırakıp geri çekilmişti. "Ay yok yok, ben gidiyorum artık yapamayacağım daha fazla."

Eldivenlerini havada sallarken Minho ise gülmüştü. Yunho, eşyalarını toplayıp salondan ayrılmadan hemen önce Minho'ya veda etti. Minho ise o gittikten sonra ringden inerek salonun içindeki kum torbalarından birini gözüne kestirdi.

Siyah kum torbasının önüne gelip sertçe vurmaya başladı. Ancak bir yerden sonra tamamen temas etmek istediğine karar verdi ve ağzıyla tek eldivenini çıkarmak için bir hamle yaptı. Diğer eldivenini de eliyle çıkarıp yanında, hemen yere koydu. Elindeki sargıları da açarak sırt çantasının üstüne attı ve tekrar kum torbasının başına geçti.

Artık vuruşları daha güçlüydü. Her seferinde torba, ileri geri hareketleniyordu. Tüm hırsını torbadan çıkardı, yorgunluktan bitap düşene kadar durmadı genç alfa. Aklı Jisung'ın Yuta'yla yediği yemeğe kayarken üzerine gelen torbaya sertçe vurdu. Öyle ki en sonunda kum torbasında küçük bir yırtık bile oluşmuştu.

Son birkaç kez güçlüce vurup, savrulduktan sonra ona doğru gelen kum torbasını tutarak alnını yasladı. Nefeslerini düzene sokmak için öylece bekledi.

O sırada çalan telefonuyla derin bir nefes vermiş ve torbayı bırakıp yerdeki sırt çantasına ilerlemişti. Telefonunu buldu, ardından aramayı cevapladı. "Efendim?"

"Minho, neredesin? Hala eve gelmedin?" Chan'ın sesiyle ona haber vermeyi unuttuğunu hatırladı. Telefonu kulağından çekerek saatin kaç olduğunu kontrol etti. Akşam dokuza geliyordu. Ardından arkadaşını cevaplamak üzere tekrar kulağına götürdü.

"Ah, üzgünüm Chan haber vermeyi unutmuşum. Spor salonundaydım, geliyorum birazdan."

"Tamam, dikkat et." Arkadaşını küçük bir mırıltıyla onayladıktan sonra derin bir nefes alıp ayaklandı. Çantasının üstüne attığı sargıları ve eldivenlerini alıp eşyalarını toparladıktan sonra kendi su şişesini alarak kafasına dikti. Terli saçları onu rahatsız etmeye başlamıştı, bu yüzden kafasını hafifçe iki yana sallayarak onları gözünün önünden çekmeye çalıştı. Ardından ufak bir havlu alıp saçlarının en azından ıslaklığını kuruladı.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum