"Suda Çürümüş Ceset"

3.9K 213 20
                                    

Medya: Frames-Don't Stay Here. 

"Neyi bekliyorsun?"

Duyduğum sesle irkildim. Başımı sağa çevirip bakarken göreceğim tanıdık yüzün farkındaydım, yine de konuşabilecek miydim bilmiyordum. Bacaklarımı sarkıttığım uçurumdan aşağı bakarak bir gözyaşının daha düşmesine izin verdim. Gecenin geri kalan süresinde tek yapabildiğim bu olmuştu çünkü.

Alperen beni yıkıp parçalamak için yaratılmış bir robotu andırıyordu.

Yanıma oturduğunu hissettiğimde derin nefesler aldım. Şu an kimseyi istemiyordum. Hiç kimseyi.

"Rüya." dediğinde, biraz gevşemiştim. Farklı bir isimle bana seslenmesi hep hoşuma gitmişti. Olduğum dünyadan uzaklaşıyordum. Karşımdaki yüksek ovaların içine sıkışan pembe renginin orada ne işi olduğunu bile sorgulatırdı bu bana. İşin kötüsü, beni hiçbir sıfat Yirmi Üç'ten koparamıyordu.

Beni durdurmamıştı. Bunu yapsa bile durmazdım belki ama denememişti bile. Gecenin o saatinde henüz yeni bir tehlikeyi atlatmışken, dışarı çıkmama izin vermişti. Kendisine mi güveniyordu, yoksa beni mi umursamıyordu?

"Konuşmuyor muyuz?" dedi Berkay. Onu şu anda zihnime alamayacak kadar doluydum ben. Hiç gerek yoktu böyle konuşmalara. Neden susup sessizliği dinlemiyordu ki? Bir de benim burun çekişlerimi tabii. Biraz manzarayı bozuyordu ama yanıma gelirken bunu düşünmüş olmalıydı.

Olmalıydı, değil mi?

"Tamam o zaman." dedi ısrarla konuşmaya devam ederek.

"Sana duymayı isteyeceğin bir şeyi anlatayım: Yirmi Üç'ünü. Nasıl tanıştık biliyor musun?" dedi sakin bir kahkaha atarken. Ona bakmıyordum ama dinliyordum. O da farkındaydı. Bana ufak bir çocuğu anlatmaz diye umarak elime birkaç taş alıp uçurumdan atmaya başladım.

"Daha çok gençtik. On altı yaşında falan. Belki on beş. Ben Mersin'deydim. Onunla internetten tanışıp konuşmuşluğumuz vardı. Bir gün bana benim lisemde okuyan bir kızı sordu. Ama görmen lazımdı, dünyada yoktu öyle bir kız. Agresfiliği Allah'ın emri olmuş artık. Saçlar kıvırcık, sürekli kabarık, makyaj yapmaz, kendine bakmaz, sürekli ders çalışır, arkadaş edinemez..."

Normal bir kızmış, diye geçirdim içimden. En azından benden daha normal...

Yirmi Üç'ün kadınlarının ortak özelliği yoktu sanki. Agresiflik belki. Ama ben sakin de kalabilirdim. Onun gibi değildim.

"Bizimki dayanamadı İzmir'de kalmaya. Çıkıp geldi bir gün, bizde kaldı. Başarılı da bir çocuktu, annem çok sevmişti onu."

Berkay'ı sesi durgunlaştı. Annesinin ölümünü sindiremediğini biliyordum. Onu özlediğini biliyordum. Benimle sürekli bunu konuşurdu ilk yanıma geldiği zamanlarda. Beni anlayabildiğini söylerdi. Belki annen olamam ama ben de seni şefkatle korurum, demişti. Berkay bana yakındı. Çok yakındı...

"O bize geldiğinde ne severse o pişerdi evde. Ne yapılsın derse o yapılırdı. Yaz aylarındaydık ama kızı bulup gidelim dediğinde gitmişti. Kızın aşık olduğu biri varmış, onunlaydı gittiğimiz yerde. Bizimkini tanımıyor ya, hiç görmemiş. Sadece internetten konuştukları için resim yoktu elinde. Kız o gün ağlaya ağlaya çıkıp gitti kafeden. O da peşinden tabii."

Hafifçe güldüm. Yirmi Üç'ü on altı yaşında hayal etmek farklıydı ama bir kızın peşinden koşuşu daha farklıydı. Üstelik öyle bir kızdı ki anlatılan, o gün o kafede onlarla beraber oturuyor olsam Yirmi Üç'ün gidişini sadece izlerdim sanırım.

On SekizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin