"Uyku"

6K 348 36
                                    

Devam eden alaycı ifadeyi gördükten sonra da gözlerimi kapattım. Bunu yapamayacaktım, ona Yirmi Üç'ün yerini soramayacaktım. Bir gün yeniden bulduğumda düşman olmak istemiyordum. Belki de yıllar sonra ilk defa böyle düşünmüş, hayal bile sayılabilecek düşüncelere ev sahipliği yapmıştım. Yeniden karşılaşmak, ha?

Böyle durumlarda başı belaya giren kızı kurtarmak için kapı çalmaz veya çocuğun sevgilisi gelmez miydi? Ya da telefon çalıp önemli bir görüşme yüzünden birinin gitmesi gerekmez miydi?

Dibine kadar yalnızdım işte, dibine kadar!

"Ben..." dedim ve bir adım geri çekildim. "Pekâlâ, itiraf ediyorum. Sadece seninle tanışmak istemiştim. Özel bir nedeni yok, ufak araştırmalarımda dikkatimi çektin."

İnandırıcı olmayan bahaneme rağmen, ses tonumla bunu yaşıyormuş gibi oynadığım oyuna inanmış görünüyordu. "Herkes beni merak eder. Kıvranma nedenin de anlaşıldı." derken hafifçe güldü. Kollarını yana doğru açtı bu kez. "Beğendin mi bari?"

Bir an dalga geçiyor sansam da gayet ciddi durduğu için rahatlamıştım. Kaslarım biraz olsun gevşerken güldüm. Madem kendim olmuyordum, o zaman herhangi biri gibi olmamda bir sakınca yoktu.

Hayır, beğenmedim. "Evet, fazlasıyla. "

"Hayır." dedi benim hemen ardımdan. "Burası öyle bir çukur ki, eğer beğenirsen bilerek düşersin ve seni içine çeker."

Sözlerini duymayı beklemediğim gerçeği yüzümde şaşkınlığa neden olduğunda, masaya yönelip bana arkasını döndü. Ters olan bardaklardan birini düz çevirip içine viskiyi doldurduktan sonra, bana sorma zahmetinde bulunmadan direkt olarak vermediği için teşekkür etmek istedim ama yapmadım.

"Şifreyi hatırlıyor musun?" dediğinde başımı salladım ciddi bir şekilde. "Şimdi sana bu bardağı verirsem, daha sonra da vermek isterim."

Sarkıntılık oyunları başlasın!

"Çünkü ilk varsa, son yoktur. Bir arkadaşım(!) için de, umut kırıcı bir söz sanırım. Uyuşturucu üretmeye çalışıyor, bağımlı etmeyeninden."

Komik değildi ama bu ciddi halimin sinir dengemi bozmasına bağlı olarak güldüğümde o da güldü. "Saçma, biliyorum ama başkasına vermektense, bu bardağı sana vermeyi tercih ederim. Daha sonra ne olacağı umurumda bile değil. "

Bardağı bana uzattığında bir lanet mırıldandım. Eli havada kalırken doktorun sesi film efekti gibi tekrar tekrar aynı cümleyi söyledi. "İçki yasak." Bir bardak beni öldürmez, diyerek yüzündeki tatlı gülümsemeye inanıp alırken, bunun bir flört başlangıcı olduğunu da görebiliyordum. Ama planlarıma göre yeniden görmek istediğim kişi Bay Derkan değil, Yirmi Üç'tü.

Onunla birlikte karşındaki koltuğa sessizce oturdum. İçkiyi içip içmemekte kararsız kalmama engel olamasam da, içine ilaç katılsa bile birinin beni merak edip kurtaracağını düşünerek bir yudum aldım.

"Seni öldürmem." dediğinde güldüm. Bunu ikinci kez dile getirdiğine göre, ölümümün onun elinden olması çok da imkânsız gibi durmuyordu.

"Zaten öleceğim." Ciddi halime hafifçe kaşlarını çatınca kendimi depresif kız hallerinden çıkardım. Durumu iyice batırmamaya çalışmaktan başka bir çıkış yolu bulamayınca, acı çeker gibi burukça güldüm. "Herkes ölecek. Herkes ölür. Herkes gider."

Yirmi Üç'ü hatırlayıp susarken kendine içki doldurup arkasına yaslanarak hafifçe sandalyesini döndürmüştü. Müzik anlamadığım hızla tekrar değişirken midemin tamamıyla yandığını hissediyordum. Aç olduğum için çarpması ve beni sarhoş yapması muhtemeldi. Belki uyuşturucu bile vardı, içmem ve burada olmam tamamen saçmaydı. Yine de bardağı yarıda bırakıp buradan çıkmaya niyetim yoktu. Kendimi kaybetmezdim.

On SekizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin