17. Bölüm

61 13 16
                                    

"ALTINDAĞ KOLEJ'İ BİR ÜST TURA ÇIKMIŞTIR" İşte bu be! Okulun bütün takımları bir üst tura çıkmış oldu böylelikle. Bugün sadece masa tenisi takımının müsabakası vardı ve biz kazanmıştık! Hepimiz mutluluktan bağırırken hemen telefonumu çıkarttım. Lorke lorke açtım ve bir peçete bulup halayın başına geçtim. Etraftakiler bizi gülerek izlerken bir kısmı da videoya çekiyordu. Spor salonunu üç kere turladıktan sonra nefes nefese yere çöktük.

"Ahmet Amca'nın çay bahçesine gidelim kutlamaya." dedi Yağmur büyük mutlulukla. Ama benim aklımda bir haftadır çıkmayan şey vardı.

"Biz bize gitsek iyi olur Yağmur. Konuşacaklarımız var." dedim abime bakarken. Ercüment Hoca onları da çağırmıştı.

"Biz de gelelim mi?" diye sordu Mert.

"Yok bizim ile ilgili Mert. Sonra sizinle kutlarız." dedim sakin bir ses tonuyla. Cidden bir haftadır aklımda iki şey vardı. Birini başarmıştık. O kafamdan çıkmıştı ve aklımdan çıkması gereken bir şey daha vardı. Onu da sadece abim çıkartabilirdi.

Mert'in şaşkın bakışlarına karşılık ruhsuz bir şekilde güldüm. Gerçekten onunla uğraşamayacak kadar yoğundu kafam. Kutlamayı bile kaldıramayacak kadar hem de. Normalde planım ne kadar kutlamadan sonra konuşmak olsa da bu kafa yoğunluğu ile hiçbir şey anlamayacağım bir eğlence ortamında bulunmayı istemiyordum doğrusu. Çünkü daha fazla baş ağrısından başka bir şey getirmeyecekti bana. Asık bir suratla insanların da eğlencesini bozmak istemiyordum.

"İyisin değil mi?" diye soru ve ateşime bakarmış gibi elini alnıma koydu. Elini ittirdim.

"Doğru kafanı kırmam lazımdı. Hatlar karıştı bir an." dedim ve aynı şekilde güldüm. Koluna iki kere vurup abime döndüm.

"Ne konuşacağız?" diye sordu Burak.

"Bilmem. Abim konuşacak aslında. Biz dinleyeceğiz." dedim omuz silkerek.

"Ne anlatacaksın Ati?"

"Gidelim hadi." dedi abim sadece. Göz altları o kadar çok morarmıştı ki son zamanlarda onu tanımayan bir kişi madde kullandığını bile düşünebilirdi. İçinde ne yaşadığını bilmesem de yaşadığı şey ona uykusuzluk olarak geri dönüyordu. Uyusa bile sürekli kabuslarla geri uyanıyordu. Yan odasında bile olsam duyuyordum. Ve ben duyuyorum yani. Kulağının dibinde davul çalsan uyanmayacak kişi.

Bir haftadır kimse ile doğru düzgün konuşmadığı için kimse neyi olduğunu bilmiyordu ve içimden bir ses daha kötü olacağını söylüyordu.

Mert'ten:

Deniz giderken arkasından bakakaldım. Az önce beni terslemeden mi konuşmuştu yoksa bana mı öyle geldi?

"Hakan beni bir cimcikle kardeşim." Hakan cimcikleyince hiç bir şey değişmedi.

"Bir de tokat at sana zahmet." Suratıma yediğim yumrukla kafam yana doğru düştü.

"Lan Hakan! Tokat dedim birader sana!"

"Duydum gerizekalı. Öyle bir bakıyorsun ki sinirlendim!"

"Atakan'ın nesi vardı?" diye sordum ister istemez.

"Ay uyuşturucu almış gibi değil miydi? O yakışıklı halinden eser kalmamış resmen." dedi Görkem.

"Saçmalama Görkem!" dedi Sude.

"Aman bee! Bir şey demedim tamam."

"Halay çekerken bir şeyleri yoktu aslında. Ne konuşacaklarsa o morallerini düşürdü."

"Kendi aralarında bir şey belli ki. Biz karışmayalım. Gerekirse söylerler bize."

"Tamam." dedim sessizce. Deniz normalde bana bağırırdı, kızardı. Ateşine bakıyormuş gibi yaptığımda normalde kolumu çevirir acıdan bağırana kadar beklerdi. Bana normalde tebessüm bile etmeyen kız donuk bile olsa gülmüştü. Umarım başına saksı falan düşmemiştir.

Benim HayatımWhere stories live. Discover now