12

4.1K 360 298
                                    

Sabah uyandığımda sadece hyunjin'in odasındaydım.
Sanırım yanına özür dilemek için gittiğimde uyuyakaldım ve beni burda görünce çekip gitmiş olmalı.

Utanıyorum onca ona git dedikten sonra ona yaklaşan bendim.
Garip biri ama sadece ona karşı birşeyler hissediyorum ölümden daha çok onu düşünüyorum garip ama sürekli aklımdan geçen tek kişi o haftalardır görülmediğimiz sürede ı farketmesede onu izledim.

Herkesten kaçıyor kimse onu umursamıyordu.
Bununla birlikte git gite iyileşen bedenim ile burası artık bana dar geliyordu.
Keşke hyunjin ile okulda tanışsaydım belkide daha sonradan insan denilen hayvanlara bir şeyler hissedebilirdim.

Bu arada yek hissettiğim duygu sadece bir nefret ama buna bile muhtaç olabilirsiniz.

Günler geçtikçe kendimi iyi hissediyor ve eve dönmek ve hyunjini uzaktan dahi görmemek için hazırlıyordum kendimi.
Ama bir türlü çıkamıyordum buradan kulaklığımı takıp ilerlerken onu hissedip dönmüştüm ona daha sonra koştum. Bilmiyorum ama onunla eğleniyorum benim düşüşümü anlatırken kahkahalara boğulması,
Ellerini saçlarına daldırırken gülümsemesi nefret duygumu bitiyordu.

Sanki onu artık bir arkadaş olarak görüyordum "bağ kurabileceğim bir arkadaş"

16 Haziran gecesi.
Bir yaz gecesi olmasına rağmen hava çok bulanık yağmurluydu.
Yapacak bişeyim olmadı için yatağa geçip tavanı izliyordum. Uykuya dalmam ve onu görmem bir olmuştu.
Hyunjin rüyalarıma dahi giriyordu.

Bir asansörün yanında bir çok adamdan kaçarken onu görüyordum. Onun beni koruyacağını bilir gibi ona yaklaşırken bana sesleniyor,
"Felix benim için ne yaparsın?"
Aklımı kaybetmişcesine bağrıyordum.
"Hyunjin senin için herşeyi yaparım!"
Gülümsedi karşımızda duran camdan aşağı parmağı ile gösterdi.
"Lix o zaman buradan düştüğümde benim için yaşa."
Şaşkın gözler ike onu izlerken göğüsüme bir darbe ile beni aşağı fırlatmıştı.

Aşağı düşerken hyunjini izliyordum, gözlerindeki nefretin büyüyüşünü
Aşağı düşmeden irkilerek uyanmıştım.
Neydi bu böyle
Bağlandığım ilk insan olduğu için takıntı mı yapacaktım onu?
Derken yan duvarda olan çerçevenin bir anda yere düştümüştü. Korkuyla etrafa bakarken, çerçevenin yanında olan kağıdı görmüştüm. Bu hyunjin'indi.
Kağıdı alıp yine melek alfabesi ile karşılaşıcağımı düşünürken üzerindeki adrese bakakalmıştım bu da neydi?

Hyunjin'nin odasına gittiğimde onu orda görememiştim.
Yatağı dahi bozulmamıştı.
Tekrar yatağıma dönüp umursamadan uyumaya devam etmek istiyordum ki.
Sürekli hyunjini rüyamda görmem canıma tak etmişti.
Haşimle yataktan kalkarken hastane çıkış kapısına yürümüştüm. Güvenlikler önümü kapatarak çıkmamı engellemişti.
"Bahçeye çıkacağım çekilin" dedim
Güvenlik ciddiyetle üzgünüz aileniz çıkmamanızı istiyor demişti.
Ne?
Hareketlerimi mi sınırlıyorlar?

"Onlar benim ailem değil çekil!"
"Üzgünüz"

Sinirle bağırmaya devam etmiştim.
"Beni burada zorla tutmak çok mantıklı bişey değil? Ha?"
Güvenlik bana doğru bakışlarını sertleştirirken
"Yong bokshii şansını zorlama odana dön." Demişti.

Yeni anlayarak cevap vermiştim
"Sen, sen güvenlik değilsin.."

"Evet güvenlik değilim!"
Sözlerini söylerken silahını felix'e doğrultmuştu.

Felix sırıttı.
"Ciddi misin yani? Buraya intihar ettiğim için getiriliyorum ailem tarafından zorla tutuluyorum büyü ihtimal annem endişelendiği için burdan ayrılmamı istemedi ve sen bana silah doğrultum korkmamı bekliyorsun?"

"Ee sıksana"

Sözlerimi duyan güvenlik silahını cebine indirmişti.
Cebinden aldığım telefonla annemi aramıştım.
Açtığında alo demesine bile müsade etmeden,

"Gerçek bir anne olma istiyorsan dinle. Şu köpeklerini kapının önünden çek"
Diyip kapatmıştım ardından güvenliğin telefonu çalmıştı. Ber ne kadar sinir bozucu olsada onun için önümden çekilip çıkmıştı.

Yağmur hastaneden çıkana kadar dahada hızlanmıştı. Başta hyunjin ile gittiğimiz göl kenarına gidicektim büyük ihtimal ordaydı.

Göle doğru yürürken heyecanla onu görmeyi umuyordum. Yağmur altında soğuk damlarla sıcak havada serinleye serinleye yürüyordum.
Gölün tam yanına geldiğimde hyunjin orada yoktu.
Çimenlere oturup onu beklemeyi seçmiştim ağacın altına geçerek ıslanmamı engellemiştim.

Yarım saattir bekliyorum ama ne gelen vardı nede giden sadece rüzgarın daha hızlı esmesi ile üşüyordum.
Kalkmak için hazırlanırken bir kedinin bacağına sürtünmeye başlamıştı. Aşağı eğilip kediyi sevmeye başlamıştım. Hayatımda gördüğüm en güzel kediydi.

Bu benim için bir işaretti burada kalmalıydım.

Saat sabah 5 civarına geliyordu.
Uykum bastırırken sadece hyunjini düşünüyordum.
Göle geldiğimizde beni taşımasını güzelliğini düşünüyordum.
Açıkcası bu zamanlarda hyunjin ile eski anılarımızı hatırladığımı dahi hatırlamıyordum.
Hyunjin hastaneden çıktığından beri
Onunla uyuduğumuz geceyi hatırlamıyordum.
O an elimi pijamamın göğüs cebindeki kağıda attım.
Acaba beni burada mı bekliyordu?
Islanan kağıt yüzünden yazıları zorla okusamda anlıyordum. Gitsem ne kaybedebilirdimki.

Öldürülsem bile hyunjin sayesinde ölmeyi düşünmeyi bıraktığım düşüncesi ile ölürdüm.
Oturduğum yerden kalkarken kedininde benle gelmesiyle 1 saatlik yolumuza başlamıştık.
Üzerimde hiç para yoktu. Otobüse almazlardı beni sadece yürüyecektim.
Bu kedi ile 45 dakikadır yürüyorduk biran bile beni bırakmamıştı. Ama artık nereye gidiceğimi nede nereye döneceğimi bilmiyordum. Sadece kaybolmuştum. Bir banka oturum kafamı kollarımın arasına aldım. Yola çıktığımızdan beri hava dünkine göre çok farklıydı fazlasıyla güneşli ve sıcaktı ne suyum vardı nede param.
Kedi yandaki kapların birinden su içerken
"Şanslısın." Dedim.
Benim üzerimde kıyafet dışında hiçbir şey yoktu.
Ayağa kalkıp umutsuzca etrafa bakıp nereye gideceğimi düşünüyordum.
Ansızım beyaz kedi hızla koşturmaya başlamıştı.
Ne olduğunu anlamadan onu takip ediyordum.
Hızla geldiğimiz bu depo hyunjinin çizimleriydi.
Adresin ta kedndisiydi.
Bu yüzden kediden tırsmadım değil ama içeri doğru ilerlememe mani olmamıştı.

Depodan yavaşça kafamı çıkarırken gördüğüm ile şok olmuştum.
Hyunjin yerde yara bere içindeydi.
Ona koşarak onu sarmaladım.
"Ne oldu sana?"
Hyunjin gülerek kedi ile konuştu.
"Sen mi getirdin onu?"
Bunu söylerken öksürüyordu.
Elinin altında sakladığı yarayı gördüğümde başımdan kaynar sular dökülmüştü.
"Hyunjin sana ne oldu?"
Ağlamaklı sesim kendi beynimde kendini tekrarlıyordu.
Bu anı yaşamıştım.
Başıma giren ağrı ile gözlerimi kapamıştım.
Hyunjin bunu farketmeden konuşmuştu.
"İyiyim merak etme öncesi gibi değil."
Bu bıçak yarası değil sadece demirlere sürttüm lix.
Korkma sevgilim"

"Onun yine bize bunu yapmasına izin vermedim."
"Ne sevgilisi hyunjin ne saçmalıyorsun?"
Başımı tutarken hyunjin zorlanarak kalkmıştı.
"Hatırlamıyor musun?"
Cevap vermeden sadece başımı tutuyordum.
Her şeyi görüyordum her şeyi anlaşmayı, aşkımızı.
Bir film gibi.
Güçsüzlükle başım hyunjin'in göğüsüne düşerken,
"Biliyorum."
Dedim.
Kafamı kaldırmadan hıçkrıklara boğulmuştum.
"Buradasın"
Dedi.
Sırtımı ovalıyordu.
Yavaşca ayağı kalmıştı.
Bedenimde onunla birlikte hareket ediyordu.
Ben ayakta duramasam dahi beni tutuyordu.
Yüzü morarıklıklar içindeydi.
Beklemek yerine daha erken gelmeliydim
Orada uyumamalıydım dedim içimden

Hyunjin sıkıca sarılırken gözlerimizin buluşmasını sağladı.
"Seni çok özledim"
Dedi.
Göz yaşlarımız süzülürken
"Bende, bende seni çok özledim."

Hyunlix- DÜŞÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin