5

6K 521 238
                                    

Güneşin batmasıyla,
Annesi felix'i zorlamaya devam ediyordu. Odaya girdiğinden beri Felix'e sorduğu sıkıcı sorularla onu bunaltıyordu.
Felix'in ağzından her aldığı kelime onun sinirlerini hoplatıyordu.

"sevgilin mi var?
"hayır"
"biz sana yeterince ilgi veremedik mi?"
"fazla verdiniz."
"biri seni tehdit mi ediyor?"
"hayır"
"kumar mı oynadın?"
"hayır, anne hiçbişey oynamadım."
"Peki neden Felix! Neden?"
"ne, neden?"

Sinirinden elimi avuclarına alıp ovaladı. Kadın bu oğlanı kendisi yetiştirmiş olamazdı.
Annesi tısladı,

"Felix bana düzgün cevap ver ben atıcam şimdi kendimi şu camdan!"
"Anne ne istiyorsun tüm suçları işlememi mi?!"

Annesi Felix'in bu yükselişini umursamadan sormaya devam etti.

"Sorun neydi? Neden intihar ettin?
"Bilmem."
"Ah, felix bunu nasıl bilemiyorsun!"

Kadın sesini fazla yükseltmişti.
Felix annesinden gözlerini çekmezken koridordaki gülüş sesleri tanıdıktı aralık kapıdan gelen daha yüksek yaşlı bir sesle,
"hey hyun girsene odana!"
"Hahahahaha"
Hyunjin onları dinliyor gibiydi.
Felix kapıya odaklanırken annesi felix'i tekrar kendi konuşmalarına çekti.

"Felix, sorun neydi? Anlatırsan çözebiliriz."
"Küçüklüğünden beri zor bir çocuktun.
Seninle iletişime geçmek çok zordu.
Ama defalarca konuşmaya çalışırdık hatırlıyor musun?
Eğer gerçek ailen olmamamızı sıkıntı ediyorsan senden uzaklaşabiliriz. Bunun için kendini hayattan almana gerek yok.
Babanla biz seni seviyoruz. Sana her zaman yaklaşmaya çalıştık ama sen Neler yaşadığını bize hiç anlatmadın. Küçükken bile arkadaşların okuldan eve döndüklerinde heyecanlı bir şekilde bişeyler anlatırken hep sustun. Lix.. sorun bizdemiydi."

Kadın ağlıyordu.

"Lix, ben seni ilk gördüğümde tanrının bana bir çocuğu bahşettiğini hissetmiştim.
Sen bu yüzden bana kızgın mısın?"

"Hayır sana kızgın değilim.
Sadece kendimde değildim.
Sanırım fazla içtim."

Soğuk sözlerini söylerken yalan söylüyordu.

Felix'in hep bir sorunu vardı.
Felix yaşayamıyordu.
Herkes yaşamak için ailesine tutunurken o sokakta açmıştı gözünü daha sonra bir kadın tutmuştu elini.
Hayata bağlanmaya bu kadına bağlanmaya çalışmıştı ama malesef lix bu ipleri kopuk halde dünyaya gelmişti.
Asla bu bağları onaramamıştı.
O iplere düğümler atamamıştı.
O ipler sadece Felixten boşluğa uzanıyordu.
Felix dünyaya bu iplerle bağlanamadığı için yavaş yavaş boşluğa düşerek kayboluyordu.
Dünya hep ona rüya gibi geliyordu.
Gerçek olmayan bir sümilasyon.

Tüm insanlar yaşıyor, birşeyler için çabalıyor uğraşıyordu. O sadece duruyordu. Herkes ona çarpıp ilerleyip mutluluğu araken o sadece durup mutluluğun ona gelmesini bekliyordu.
Yaşam için bir neden arıyordu.

Hepimiz yaşam için bişeylere bağlanırız. Bazen bir spora, bazen bir insana, hayvana, arabaya ama insan mutlaka bu bağları bir şeye bağlardı.
Felix hiç bağlanamamıştı.
Düşünsenize hayat güzel gelirmiydi?
Güneşin doğuşu mutluluk verirmiydi?
Ona hiçbirşey mutluluk vermiyordu. 

Daldığı derin  düşüncelerle kalıyordu sadece.
Annesinin çağresizce odadan çıkmasıyla derin bir nefes aldı.
Yaşamak istemiyordu ama bunları bu kadına yapmasıda bencillikti. "Ölmeye bile beceremedim"dedi sessizce.
Yine duygusuzdu hiçbişey hissetmiyordu.
Tekrar kapı aralandı ardından hızlıca kapıyı kapatan hyunjin onun yanına geldi.
Yatağa yine bütün rahatlığla uzandı.

"Naber Felix?"

Lix gözlerine devirdi.
ilk defa bir insana karşı bir duygu hissediyordu.
Nefreti.

Hyunlix- DÜŞÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin