DÖRDÜNCÜ KİTAPTAN ALINTI

77 57 2
                                    

Evet dördüncü kitap da var :))
Biliyorum çok uzun bir seri oldu ama olaylar bitmiyor ki... 😶
Neyse ki artık sona geldik ve son bir kitap kaldı. Ama ondan önce serinin bütün kitaplarını okumanızı tavsiye ederim, güzel ve hakkımla yazdığımı düşünüyorum.
Beni yalnız bırakmayacağınızı da biliyorum aşklar. 💋🦋
O zaman bu kitabın son bölümünü de okuyalım ve bir süre ara vereli  Mehir ve Uaç'a. Çünkü daha yazılmayı bekliyorlar dkslslal... 🤭
Ama siz bu sırada okumadığını kitaplarımı okuyabilirsiniz... 🤗

İyi okumalar diliyorum ve umarım en kısa zamanda tekrar görüşürüzzz... 🥀🥀🥀

🪶🪶🪶

Karanlıktaydım, kapkara bir hayatın tam ortasındaydım. Kendimi bildiğimde beyazdı belki hayatım ama ben büyümeye başladıkça grileşmiş ve en sonunda da birkaç yıldır simsiyaha boyanmıştı.

Hayatımı karartmayı da beyazlardan simsiyaha boyamayı da ben istememiştim ama olmuştu işte. Kendimi bulduğum yer karanlıkların içiydi sadece, buraya nasıl geldiğim hakkında en ufak bir fikir barındırmıyordum içimde.

Hayalleri olur insanın rengarenk olan. Gökkuşağının renkleri bile kıskanır hayallerini ama o hayallerin üzerinde gün gelir kapkara bir bulut belirir. Renkli olan hayaller o kara bulutun siyahlığında kaybolur, gökkuşağının kıskandığı renkler karanlığa karışır.

Hayatım gibi…

Pat…
Pat…
Pat…

Üstüme tutulan üç tane beyaz spot lamba… Nereden çıktığını bilmiyordum, nerede olduğumu bilmiyordum. Burası neresiydi gerçekten de, ben ait olduğum yerde miydim acaba?

Hayır, burası benim ait olduğum yer değildi. Öyleyse neresiydi burası?
Karanlıkların içinde kalmış bir sahne…
Sahne mi, ne sahnesi? Ben kendim, ne olmuştum, burada ne işim vardı?

Çocukken kurduğum hayaller gibiydi şimdi içinde bulunduğum durum. Öyle güzel bir yerdi ki bu sahne, karanlık bile gölgeleyemiyordu güzelliğini.

Gözlerimi karanlıktan ayırıp üstüme çevirdim. Ne güzel bir elbise vardı üstümde öyle. Buz mavisi her yeri parıldayan ve bacağından derin yırtmacıyla göğüs dekoltesinin bulunduğu uzun bir elbise…
Ayaklarımda parlak gri ve ipleri dizlerime kadar uzanan açık bir ayakkabı..

Aman Allah'ım, ben neredeydim böyle? Burada benim ne işim vardı, bu üstümdekiler de kimindi acaba?

Kahverengi saçlarımın rengi açılmış hafif sarıya dönmüştü, güzel bir topuzla ensemde toplanmıştı saçlarım. Bileklerimde ışıldayan gümüşten bileklikler, gerdanımda aynı gümüşten bir kolye ve kulaklarımda yine aynı gümüşten küpeler…

Bu ben olamazdım, ben böyle biri değildim. Bu kadar süs, bu kadar özen…

Ben kimim böyle?
Ne olmuştum?
Benim hayatım karanlıkların içindeydi ben ne zaman böyle aydınlanmış ve değişmiştim?

Bilmiyordum, hiçbir fikrim yoktu.
Ve olmayacaktı.

"İşte orada! " dedi uzaklardan bir ses.

Tanıdık mıydı?
Galiba.

"Beni öldürmeye çalışan o kız orada. " Beni mi işaret ediyordu? Ben mi birini öldürmeye çalışmıştım?

Sahiden yapmış mıydım bunu?
Hayır ben öyle biri değildim.
Öyleyse ben kimdim?

"Mehir… " Çok, çok tanıdık bir ses. Derinden gelen, kulaklarımda yankılanan… "Kaç oradan, çabuk ol! "

Serkan. Evet bu Serkan'dı. Beni kurtarmaya gelmişti, beni kötü adamların elinden kaçmam için uyarmaya gelmişti.

Senden Kalanlar Cefâpîşe  (III) Where stories live. Discover now