ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

64 63 0
                                    

Bölümü oylamayı yorum yapmayı unutmayın lütfen, seviyorum sizleri İİ ve öptüm kocamann... 😊🐶🐰💜💙💚

🪶🪶🪶

"İkimiz de bilemedik kıymetini… "

                                               ༄༄༄

Herkesin hayatının çıkmazda olduğu bir an vardır. Herkesin bir yola girdiği ve o yolda sıkışıp kaldığı, o yolda kendini kaybettiği ve hayatını bitirdiği an olmuştur. Sizin de oldu biliyorum, çünkü herkesin oldu. Benim de oldu, bu an, hayatımın merkezini kaybettiğim an…

Mehirle bir yola girmiştim ben, sonu görünüyordu. Çıkarız sanmıştım, hayatımızı düzene koyabiliriz sanmıştım. Görememişim… Sonunu gördüğümü sandığım yol, bizim sonumuzmuş aslında. O yol bizi bitiren yolmuş aslında, yanılmışım.

Benden gitti, nedenini bilmediğim bir sebepten ötürü gitti. Hayal ettiğim günün ertesi günü terk etti beni. Neden anlamıyorum, nasıl anlamıyorum. Ama bekliyorum, hala bana geleceğinden, hala bana döneceğinden umutluyum. Çünkü ben Mehir'i o şekilde tanımamıştım, ben Mehir'i böyle sevmemiştim.

Ama her dış görünüş içindekini yansıtmazmış…

Aramızda olan ya da olabilecek her şey gitti o gittiğinden beri. Aşk zaten yoktu, sevgi olsa da artık olmazdı. Saygı mı? O hepten önemini yitirmişti. Biz ise hiçbir zaman olmamıştık zaten. Kuru bir o ve ben vardık. Sadece Mehir ve Ulaç.

Bizi bu hale neyin getirdiğini bilmiyordum. Bulacak mıydım peki? Elbette ama nasıl? Mehir yoktu, ondan haber alabileceğim kimse yoktu, ondan haber getirecek kimse de yoktu.

Delirmek üzereydim, onun gitmesi, ondan haber alamamak canımı yakıyordu ve olan her şey mantığıma aykırı geliyordu. Biz böyle bitmek için başlamamıştık, bu hikaye burada sonlanamazdı. Her şey daha yaşanmadan bitemezdi.

Bir karar vermiştim, her ne olursa olsun onu bulacak ve her şeyi öğrenecektim. Sonunda olsak da olmasak da…

Ondan nefret etmiyordum, hem nasıl ederdim ki? Onu bu denli çok severken, onu bu denli çok özlerken nasıl nefret ederdim ondan? Edemezdim… Hiçbir zaman da edemezdim, ona kızardım ama ona karşı her şeyi bitiremezdim. Bunu ne ona ne de kendime yapmazdım.

Çünkü ben onu hiçkimsenin sevilmediği kadar çok seviyordum.

Hala deniz kenarındaydım ve ne yapacağımı bilmiyordum. Kime gidebilirdim, kime sorabilirdim bilmiyordum. Ama bir an önce bir şeyler yapmazsam delirecektim.

Zihnim hiçbir zaman olmadığı kadar çok karıncalanmaya başlamıştı.  Onu bir daha görememe düşüncesi beynimde canlanıyor ve kalbimde kör kurşunlara maruz kalıyordu. Böyle bir şey olamazdı, eğer olursa beni öldürürdü.

Sakin kalmaya çalışarak düşünmeye başladım. Belki de arkadaşlarına gitmişti; Mehmet, Sevim veya diğerleri… Evet evet, onlardan birine gitmiş olmalıydı.

Hızlıca cebimdeki telefonu çıkardım. Rehberde kayıtlı olan arkadaşlarını sırayla aradım. Hiçbiri de bir şey bilmiyordu. Umutla aradığım her konuşmanın sonu hüsranla bitiyordu ve benim onu bulma ümitlerim son buluyordu.

"Ulaç? " diye açtı telefonu Sevim. Bitik bir ses tonuyla hemen konuya girdim.

"Sevim bir kez soruyorum ve bana doğruyu söylüyorsun. Mehir yanında mı? " Karşıdan birkaç dakika ses gelmedi. Bu ne demek oluyordu? Mehir, Sevim'in yanında mıydı yani?

"Bir dakika ne soruyorsun sen, Mehir seninle değil mi? " Soruya soruyla karşılık…

"Sevim doğruyu söyle, Mehir yanında mı? "

Senden Kalanlar Cefâpîşe  (III) Where stories live. Discover now