ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

66 63 0
                                    

Merhaba tekrardan, umarım severek okıyorsunuzdur. Sizden ricam bölümü oylamanız ve görüşlerinizi bildiren yorumlar yapmanız. 🦋🦋
Teşekkürler... 🤍

🪶🪶🪶

"Dünyanın en masumları, her zaman sınava tabii tutulanlardı… "

                                                  ༄༄༄

O kelime dudaklarımdan döküldüğü an içimde atan bir kalp kalmamıştı artık. Onun gittiği gerçeğiyle yüzleştiğim an ben yoktum artık. Her şey bitmişti, her şey onunla beraber gitmişti…

Hani derler ya kalp bir kere sever ve sadece bir kere aşık olur insan, diye. Öyle gerçekten de, bir kere sever ve bir kere aşık olunur. Bir daha kalbi zorlasan da mantığını kullansan da nafiledir. Zira sen o hakkını bir kez kullanmışsındır.

Aşk mı, mantık mı?
Kalp aşk der.
Akıl ise mantık…
İnsanın seçeceği başka bir seçenek kalmaz.
Ve ikisine de yenilir…

Kalp yenilir, zira o sevmedikten sonra mantığın bir önemi kalmaz.
Mantık yenilir, zira o yatışmadığı sürece kalp sevse de bir şeye fayda etmez.

Böylece kazanmak için gelinen hayata, iki taraf da yenilir.
Ama sonuca senin mağlubiyetin yazılır…

Ben Mehir'i sevdim, o beni sevmedi. O bana mantığıyla geldi, bense mantığımı devre dışı bırakıp onu sevmeyi seçtim. İkimizin yaptığı da yanlıştı. O mantığıyla beni sevdiğini sandı ama kalbi bunu inkar etti. Ben kalbimle onu sevdiğimi sandım ama mantığım onu istemedi. Bu yüzden ikimiz de kaybettik, bu yüzden biz her şeye yenildik.

Onun yazdığı mektupları okuyunca bile inanmak istememiştim. Bana yazdığı mektubu saçmalık olarak nitelendirmiştim. Ailesine yazdığı mektupla görmüştüm gerçekleri ama hala inanamıyordum. Bir insan sebepsiz boş yere neden giderdi ki? Bir insan kimseye haber vermeden neden terk ederdi ki herkesi?

Anlamıyordum…
Konduramıyordum…
Ve kahroluyordum…

Hiçkimse sevdiğinin üzülmesini istemez. Hiç kimse sevdiğini üzmeyi de istemez. Ama biz yaptık bunu; Mehir beni üzdü, ben Mehir'i üzdüm. Oysa biz dün birbirimizi üzmeyeceğimize söz vermiştik. Tutamamıştık sözümüzü, biz birbirimizin kalbini kırmıştık. Böyle sevgi olmazdı, böyle aşk olmazdı ve böyle evlilik de olmazdı. Biz karı koca değildik, biz artık  cefâpîşeydik…

Aşığını üzen sevgili…

Bunu yapmaya hakkımız yoktu, biz birbirimizi üzmemeliydik. Hayatın bize verdiği yaralara bir de biz kendi açtığımız yaraları eklememeliydik. Ama yapmıştık, biz birbirimizde kapanmayacak yaralar açmıştık.

O giderek bende büyük bir yara açmıştı, ben ona söz vererek onda büyük bir yara açmıştım. Ve ikisi de hiçbir şekilde kapanmayacaktı, kapansa bile dikiş izleri hep kalacaktı.

Hala yerde oturuyordum, Haluk Amca karşımdaydı ve ikimiz de perişan görünüyorduk. Bize bizden başka kimse yardım edemezdi artık, gerçi birbirine düşman gözüyle bakan biz de birbirimize yardım edemezdik. Bakışırdık, halimizden anlardık, kanayan yaralarımızı bilirdik ama asla yardım edemezdik birbirimize.

Zira bizim yardımımız kanayan yaraları iyileştirmezdi…

"Haluk! " Merdivenlerden koşarak gelen Melike Teyze bizi gördüğü an duraksamıştı. Önce bana bakmıştı, sonra da kocasına. İkimizin hali de perişandı ama ikimiz de konuşamazdık, çünkü ikimizin de kanayan yaraları konuşmamızı engelliyordu. "Ne oluyor burada? "

Başımı kaldırıp yüzüne bakamıyordum, baksam ne faydaydı ki sanki? Hiçbir şey yapamazdım bu saatten sonra, kimse bir şey yapamazdı. Çünkü giden gitmişti ve her şey gidişiyle de bitmişti…

Senden Kalanlar Cefâpîşe  (III) Where stories live. Discover now