19

88 13 21
                                    


Ömer, sırtının annesi tarafından yavaşça sıvazlanmasıyla uyandı.

"Ömer?"

Uzandığı yataktan yavaşça doğruldu ve elleriyle gözlerini ovdu. "Hm?"

"Konuşmak ister misin?" dedi annesi nazikçe.

Ömer tamamen boş hissediyordu. Kafasını "hayır" anlamında iki yana sallamaya çalıştı ama sözcükler ağzından döküldü. "Hürkan, bana... vurdu." Birkaç kere yutkunup ağzındaki turuncu magenta toprak tadından kurtulmaya çalıştı.

Annesinin gözleri aniden irileşti. "N-Ne yaptı?"

"Benim hatamdı." dedi Ömer, ellerini kıvırcık saçlarından geçirip. "Ona bağırdım. Gerçek olmadığını... söyleyip durdum ve o da ağlamaya başladı. Ben- Ben durmadım." Ömer'in gözleri dolmaya başladı, yavaşça elini kaldırıp yanağına dokundu. "Ona bağırmaya devam ettim, gerçek değilsin gerçek değilsin diye. Ve... sonra bana vurdu."

Annesi gözlerini ona dikti, dehşete düşmüş görünüyordu. 

"Sana... vurdu." dedi yavaşça.

Ömer gözlerini ovuşturdu ve başıyla onayladı. Aniden etrafına sıcak kollar sarındı ve kendini annesinin kucağında buldu.

"Anne?" dedi Ömer kararsız bir sesle. Annesi cevap vermedi, sadece ağlıyormuş gibi vücudu sarsıldı. Bir süre öylece sarıldılar.

"Ömer." dedi annesi yumuşak bir ses tonuyla. "Ömer... çok özür dilerim."

"Ne... Sen neden-" cümlesini bitirmedi. Sarsılarak ağlayan annesinin sırtını sıvazladı.

"Benim küçük oğlum." diye fısıldadı. Ömer'e o kadar sıkı sarıldı ki nefes alması güçleşti.

Kapının açılma sesiyle kapıya döndüler ve kardeşinin odaya girdiğini gördüler. "Anne?"

"Sizi rahatsız etmememi söylemiştin ama babam telefonda, seni soruyor."

Annesi isteksizce Ömer'i bıraktı ve telefonu kardeşinin elinden aldı. Ömer serbest kalmanın verdiği rahatlıkla ve konuşmanın gidişatının verdiği duygularla derin derin nefes alıp vermeye başladı.

"Efendim?" dedi annesi, telefonu kulağına tutarken. Bir süre dinledi. "Hayır, daha yeni uyandı." Tekrar durdu. "Evet, şey- hayır, sana sonra söylerim." Annesi karşı tarafı dinlerken oda tekrar sessizliğe büründü. "Evet. Görüşürüz." Telefonu kapattı, Ömer'in başucu masasının üzerine koydu. Yanına gelip tekrar yatağa oturdu ama bu sefer kollarını ona sarmadı. Ömer telefonda ne konuşulduğunu merak ediyordu ama bir şey söylememeye çalıştı.

"Aç mısın?" diye sordu annesi.

Ömer kafasını salladı. "Saat kaç?"

Annesi saatine baktı. "3:50." dedi.

"Gece 3 mü?"

"Sabah." 

Ömer yüzünü astı. "Babam dışarıda ne yapıyor? Kardeşim niye uyanık?"

"Baban birkaç şey almak için dışarı çıktı." dedi annesi. "Kardeşin de uyuyamıyor."

"Benim yüzünden, değil mi?" dedi Ömer, ses tonu ilgisizdi. Annesi elini sıktı.

"Eğer bu konuda birini suçlayacaksak beni suçlamalıyız." diye itiraf etti. "Sen uyurken biraz kargaşa çıkardım da..."

"Ah..." dedi Ömer, başka ne söyleyebileceğini bilmiyordu.

"Yarın Kemal hocayı görmeye gideceğiz, tamam mı?"

"Neden?" diye sordu Ömer, gözlerini annesinin yüzüne odakladı.

"Hepimizin birlikte konuşması gereken şeyler var." dedi annesi garip bir tonda. Ömer başının ağrımaya başladığını hissetti.

"Ne gibi?'

Annesi omuz silkti. "Her şey."

Ömer 12 sayısı gibi iç çekti. "Sevişme konusu mu yine?"

Annesi irkildi. "Evet, Ömer." dedi. "Bunun hakkında da konuşacağız."

Ömer itiraz edemeyecek kadar yorgun hissediyordu. Hafifçe başını sallayıp onayladı ve kafasını yastığına gömdü. Hürkan ona hiç vurmamış gibi davranıp sakince uykuya dalmayı bekledi.





Rüzgar [Porgola]Where stories live. Discover now