9

93 16 21
                                    


Ömer, sadece rüzgarın sesinin duyulduğu terasta uçsuz bucaksız ormanı izledi. Duyduğu adım seslerine rağmen kafasını çevirmedi. Hürkan yangın merdivenlerinden çıkıp yanına oturduğunda kolunu tuttuğunu gördü. Elinin altından bile gözüken kocaman bir yara izi vardı. Endişeli gözlerle ona baktı.

"Koluna ne oldu?"

"Önemli değil." Rüzgar hızlı bir şekilde esip Ömer'in saçlarını dağıttı.

"Nasıl önemli değil?" Ellerini uzattı ama dokunduğunda canının acımasından korktu. "Çok acıyor olmalı."

"Babam..." Hürkan sözlerine devam etmeden önce Ömer'e baktı. Acıdan feryat etmedi ama ağlarcasına yüzünü buruşturdu. "Anlatıp senin de mavi siyah olmanı istemiyorum."

Ömer başını iki yana salladı. "Lütfen." 

"Babam... yine sarhoş bir şekilde eve geldi. Her zamanki gibi sinirliydi. Beni de anneme yaptığı gibi öldüreceğini söyledi ve içki şişesini kafamda kırmaya çalıştı." Küllerin rüzgara karışıp coşkuyla akan nehirde kaybolması gibi. Kırmızı yeşil turuncu.

Hüzün bir battaniye gibi Ömer'i sarmaladı. Kirli hissediyordu. Birden her şey; çay, tutkal ve deterjan karışımının kokusu gibi hissettirmeye başladı.

"O an düşünebildiğim tek bir şey vardı." Hürkan elini kaldırıp rüzgarın ittirmeye çalışıp ittiremediği kıvırcık saçları nazikçe ittirdi. Bir kelebeğin nazikçe bir çiçeğe konması gibi. Sanki son kez yüzünü ezberlemek istiyormuş gibi baktı. "Tarçın kokulu gözler, elma şekeri dudaklar, bulutlu gökyüzü kıvırcık saçlar ve ilkbaharın kokusu." Hürkan ayağa kalkıp terasın duvarına oturdu ve bacaklarını sallandırdı. Ömer içinde bir rahatsızlık hissetti. Çivilerden oluşan nehir yatağından akan su gibi. O da ayağa kalktı. "Sonra kolumu kaldırmayı akıl ettim ve şişe kolumda kırıldı."

"Hürkan... Senin için endişeleniyorum. O adam-"

Hürkan, Ömer'in sözlerini kesti. Keskin bir hançerin ışığı yansıtması gibi. "Oraya nasıl geri döneceğimi bilmiyorum. Duvarlar, tavan... hareket ediyorlar, titriyorlar ve oda nefes almamı zorlaştıracak kadar küçülmeye başlıyor." Hürkan titremeye başladı, Ömer ilk kez onu böyle görüyordu. Ateşin kızıllığının yavaşça sönmesi gibi. Ellerini bedenine sarıp onu kendine yaklaştırdı. Alnını Hürkan'ın şakağına dayayıp konuştu. "Sadece nefes al. Burada güvendesin." 

"Güvendesin." diye fısıldadı. Karanlığın perdeleri üzerlerine düştü.

Rüzgar [Porgola]Where stories live. Discover now