58. GÜNAHKAR ŞAH KANLI MAT

38 6 1
                                    

Omzumdan çok sert bir şekilde dürtülüyordum fakat gözlerimi açmak yerine onun kokusuna daha fazla sarılmak istiyordum.

Homurdandığımda sert bir yumruk daha yedim omuzuma ve gözlerimi açmadan o yumruğu tutup yatağa devirdim. Güzel kokulu yumruğa sıkıca sarıldığımda kulaklarımı sağır eden bir çığlıkla yüzümü buruşturdum. "Ne bağırıyorsun Ateş? Sadece biraz uyu...." Gördüğüm yüzle bende çığlık atınca lafım yarıda kaldı. Savaş'a sarılmayı bırakıp onu ittiğimde yataktan düştü.

"Sikeyim lan! Geberttin beni ibne! Irz düşmanı! Gelip seni çağıranda kabahat!"

Yatakta doğrulup uykumu rezil eden salağa bakarken karşımda durup bizi boş gözlerle izleyen Ateş'e baktım.

"Sen dururken bu davar oğlu davar niye beni uyandırıyor lan?!"

Ofladı. "Saçmalamayı kes de kalk hadi." Üzerinde hala o seksi gecelikle durduğunu görünce yutkundum ve yatağın üzerindeki yastığı Savaş'ın yüzüne attım. "Kapat lan gözlerini. Yemin ederim bir kez bile Ateş'e bakarsan seni mahvederim!"

Yastığı Ateş'in olduğu tarafa siper ederken bana ters ters baktı. "Siksen bu kızla ilgilenmem ki zaten. Şeytan görsün onun o nemrut yüzünü. Suratı görmüyor musun? Bok akıyor resmen," dedi Ateş'in olduğu yeri işaret ederek fakat görmediği için pencereyi gösteriyordu.

Gözlerimi devirdiğim anda Ateş elindeki maskarayı Savaş'ın kafasına fırlattı. "Gelirsem oraya bok akan suratımla ve nemrut yüzümle gösteririm sana Şeytan'ı kıvırcık domuz!"

Yataktan kalktım.

"Benim saçlarım bukle bukle bir kere. Kıvırcık değil kara cadı!"

Kara cadı diye tabir ettiği kadın banyo kapısına doğru giderken şortun lastiğini tutup aşağı indiriyordu ki "ATEŞ!" diye bağırmamla bana bakıp soyunmayı bıraktı. "Her yerde soyunmayı bırakır mısın artık?! İçeride Savaş ve yetmezmiş gibi kameralar da var!"

"Bundan bana ne?" dedi umursamazca. Tekrar şortun lastiğine uzandığında yatağın üzerindeki çarşafı Savaş'ın üzerine atıp bir de gözlerini çarşafın üzerinden kapattım. "Lan oğlum orası gözlerim değil! Burnumu kapatıyorsun. Boğulacağım şimdi." Burnunu bırakıp gözlerini kapatırken bir yandan da kendi gözlerimi kapatıyordum.

Ateş'in üzerindekileri çıkardığını düşünüp bir gözümü hafifçe araladığımda yutkunamadım bir an. Tanrım, eğer bu bir cezaysa yemin ederim ben cezamı fazlasıyla çekiyordum ama bu kadarı da artık, çok, çok kötüydü. Bende acınmayı hak etmiyor muydum? Altındaki siyah iç çamaşırının tanga olmadığını düşünmekten başka çarem yoktu. Arkası bana dönük olan Ateş'in üzerinde sadece o iç çamaşırı vardı zira. Tam onu da çıkaracaktı ki durakladı. "Arzunu hissedebiliyorum Uçurum. Kendine hakim ol yoksa ben seni hadım edeceğim." Beni uyardıktan sonra o haliyle banyoya girip kapıyı kilitledi.

"Kolaydı sanki Tanrı'nın cezası kadın!" diye homurdandım.

"Seni duyuyorum Uçurum!" Banyodan seslenince gözlerimi devirdim ve Savaş'tan uzaklaştım. Yerdeki kıyafetlerini çabucak kaldırıp dolabın bir köşesine tıktığımda Savaş'ta örtüden kurtulmaya çalışıyordu.

"Örtüyle boğuşmayı bıraksana salak herif!"

Çırpınmayı bıraktığında çizgi filmlerdeki hayaletlere benziyordu. "Hayvan! O nemrudun ırzını koruyacağım diye çarşafa düğümlemişsin resmen! Kurtar  beni şundan!"

"Sabır, Tanrım. Çok sabır, bir sürü sabır, bir ton sabır!" Gidip örtüyü Savaş'tan kurtarıp yatağın üzerine attım. "Çık git lan bu odadan! Zehir ettin gündüzü bana!" Saçını düzeltirken bana sırıtmaya başladı. "Ne gündüzü? Saat gecenin beşi. Ateş hepimizle bir şey konuşacakmış. O düşman mahluk ve Doğu mutfakta. Bizi bekliyorlar."

HYPERİONWhere stories live. Discover now