30. ZEHİRLİ DİKENLERİN ZEHİRLİ ÇİÇEKLERİ

85 24 12
                                    

Alnımdaki baskıyla gözlerimi açtım.

Arez yatağımın baş ucuna çömelmiş alnımı öpüyordu. Gözlerimi açtığımı görünce gülümsedi. "Günaydın meleğim." Gözlerimi ovuşturdum.

"Günaydın. Saat kaç?" dedim uykulu bir sesle.

"Yedi buçuk." Üzerinde hala pijamalar vardı ama gidiyor gibiydi. Elinde telefonu ve arabanın anahtarı vardı. "Gidiyor musun?"

Saçlarımı okşadı. "Evet."

"Nereye?" Gitmesini istemiyordum.

"İşlerim var. Onları halletmeliyim."

Doğruldum ve sırtımı yatağın başlığına dayadım. "Daha kargalar bile sıçmamışken ne işi bu Arez?"

Elimi tuttu. "İşler kargaların sıçmalarını beklemiyor. Sende kargaların uykusunun bitmesini beklemiyorsun neticede değil mi?" dedi alayla gülerken. Güldüm. "Galiba kargalar bize ayak uyduramıyor ama kahvaltı bile etmedin. İşler kahvaltı etmeni de mi beklemiyor?"

"Atıştırım dışarıda bir şeyler." Ayağı kalktığında elini tuttum. "Kahvaltı et sonra git Arez. Eminim batmazsınız bir yarım saat geç gitsen." Gülümserken başıyla onayladı. "Seninle kahvaltı edeceksem batsakta sorun etmem."

Gülerek yataktan çıktım ve banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Aynadan yansımama baktım. Çok güzel görünüyordum lakin bunun fiziksel güzelliğimle bir ilgisi yoktu. Dudağımda Arez'den kalma gülüşle, gözlerimdeki ışıltıyla, dağılmış örgümle çok güzel görünüyordum.

Aşağı indim ve mutfak masasına oturmuş beni izleyen Arez'e kahvaltı hazırlamaya başladım. "Çok kıymetli kıçını kaldırıp çayı demler misin acaba?" Elini çenesinin altına koymuş beni izliyordu. "Aslına bakarsan çok kıymetli bir kıçım olduğu için kaldırıp çay demleyemem."
Ellerimi belime yerleştirip kötü kötü baktım. "Bana baksana sen! Neyim ben? Senin kırk yıllık evli karın mı? Kalk da bana yardım et." Gülümseyerek beni izlemeye devam etti. "Hiç normal insanlar gibi olmayı istedin mi?"

"Nasıl yani?"

"Mesela tanışıp sinemaya giden, randevulaşan ya da ne bileyim sonunda evlenip çocuk yapan insanlardan olmayı istedin mi?"

"Bu söylediklerin kabus gibi geliyor kulağa."

Burukça güldüğünü gördüm ilk kez. "Sence kabus gibi olan biz miyiz? O insanlar mı?"

Tezgaha yaslanmayı bırakıp yanına ilerledim. "Anlamıyorum. Ne demeye çalışıyorsun?" Bacağına oturmam için elimi tuttu. "İlk kez Meva, ilk kez tam şu anda normal iki insan olmayı isterdim seninle. Sıradan bir hayat ama huzurlu, mutlu bir hayat. Bu kadar karmaşık olmasaydı her şey mesela."
Ne demek istediğini kollarının arasında uyuyakaldığımda, alnımdaki dudaklarıyla uyanışımda ve onu kahvaltı etmeye ikna edişimden anlayabiliyordum. Başımı omuzuna yasladım. "Öyle olma şansımız hiç yok değil mi?" Belimde gezinen parmakları durdu. "Yok," diye mırıldandı. "Olsun Arez. Varsın biz anormal olalım. Sinemaya gitmeyelim, evlenmeyelim, çocuğumuz olmasın. Biz bir arada olduğumuz zaman mutlu da oluruz huzurlu da, değil mi?" İç çekti ve başıyla onayladı. "Haklısın." O sırada telefonu çalınca kucağından kalktım ve eksik şeyleri hazırlamaya başladım.

"Evet. Cumartesi gecesi olacak." Bir süre karşı tarafı dinledi. "Hayır. Sadece biz bize olacağız."

Çayları doldururken cumartesi gecesi ne olacağını merak etmekten kendimi alamıyordum. Sonunda telefonu kapattığında sordum. "Cumartesi gecesi ne olacak?"

"Bir şey olmayacak. Küçük bir toplantı düzenleniyor. Onu ayarlıyoruz."

Karşısına oturdum. "Tam olarak nerede hazırlıyorsunuz? Bende gelebiliyor muyum?"

HYPERİONWhere stories live. Discover now