26.SINIRLAR ve ZAAFLAR

95 28 11
                                    

Aralık kapıdan evin içine girdiğimde sanki ne göreceğimi biliyordum.

Önceden hissettiğim bir şeydi ama kendimi buna hazırlayamamıştım çünkü ölüm kendini asla hazırlayamayacağın bir şeydi.

Yerde kan izleri vardı. Elimdeki bıçağı indirdim. Burada, bu evin içinde, yaşayan hiçbir canlı yoktu. Adımlarım geri geri gitse de önce banyoya baktım ve boş olduğunu anlayınca koridorun sonundaki odanın kapısına baktım.

Dikenlere basa basa yürüyordum sanki.

"Efendim, istiyorsanız önce ben gidip kontrol edeyim," dedi Serdar bana yetişerek. Bahçedeki cesetleri kontrol etmiş olmalıydı.

Başımı iki yana salladım. "Benim...benim sorumluluğumda. Sorumluluğumdaydı..." diye fısıldadım sona doğru.

Kapıya yaklaştığımda derin bir soluk aldım ve kapıyı açtım. İlk bakışta her şey normal gibiydi. Sonradan ayağımın dibindeki porselen parçaları gördüm ve kan kokusunu soludum.

Bir adım, kesilen soluklar.

İkinci adımda boğaza yapışan eller.

Üçüncü adımda ise ölümün izlerini taşıyan nefessiz kalışlar.

Duvar, yer ve karşıdaki dolap kan içinde kalmıştı. Yerde...yerdeydi. Küçücük kızın sarı saçları kana bulanmıştı.

Ölmüştü. Öldürmüşlerdi. Küçük kızı, hiçbir suçu olmayanı, en suçlu olanlar öldürmüştü.

Yere eğildim ve kızın açık gözlerini kapatıp eline öpücük bıraktım. "Buradan daha iyi bir yerdesin. Biliyorum. Buna inanıyorum. Bu dünya için fazla temizdin." Kulağına eğildim. "Ama merak etme. Ben bu dünya için hiç fazla değilim. Bunu yapanı bulacağım."

Ayağa kalktığımda duvara saplanmış mermiyi gördüm. Gidip onu aldığımda özel kurşunlardan olduğunu fark ettim.

Hyperion'un sessiz kurşunlarıydı.

Avucumda sımsıkı tuttum ve döndüğümde Serdar'la göz göze geldim.

 "Umarım, Serdar, umarım, patronunun bu işin bir parçası değildir. Yoksa olacakları benim ona verdiğim değer bile durduramaz."

Başını eğdiğinde onu arkada bırakıp kendimi bahçeye attım. İçerideki koku üzerime sinmeye başlamıştı bile.

                                         🔥

Tam tahmin ettiğim gibi saat sekizde o aptal kapı çaldı.

Sakin ol Meva. Bu gece özel bir gece. Siktir et Serdar'ı, aradığın ve geri gönderilmiş onlarca kapıcıyı. Sadece siktir et.

Evet. Siktir etmiştim bile. Yüzüme hiçbir şey yokmuş gibi bir gülümseme yerleştirdim ve gidip kapıyı açtım.

Bugün gördüğüm o güzel kız çocuğunu da unutmalıydım.

Beyaz gömleği dışında geri kalanın siyah renkte olduğu bir takım elbise giymişti.
Koyu gözleri gözlerimde dolandı. "Hoş geldin." Beni kendine çekip yanağıma bir öpücük bıraktı. "Hoş buldum meleğim." Elindeki siyah gül demetini bana uzatırken içeri geçmesi için kenara çekildim. Siyah güller çok güzel kokuyordu.

Arkasından giderken kapıyı kapattım. "Neden siyah?"

"Çünkü çok farklı ve etkileyiciler. Senin gibi."

Gülümserken onları tezgaha bıraktım. Sonra vazoya koyacaktım.

Koltukta oturdu. Yanına doğru yürüdüğümde beni ağır ağır süzdü. "Çok güzel olmuşsun."

HYPERİONWhere stories live. Discover now