32. UYKUYA DALAN CAM KIRIKLARI

79 21 5
                                    


AREZ UÇURUM KIRAÇ

Tertemiz yüzüne bakarken içimdeki koruma iç güdüsünün giderek arttığını hissediyordum. Gülümsedim ve saçlarını yüzünden çektim. Sızmıştı ve bu yüzden diğer kızları eve gönderdikten sonra onu da kendi evime getirmek zorunda kalmıştım. Benim yatağımda, benim evimde ve benim alanımda duruşu o kadar tamamlayıcı bir etki bırakıyordu ki o yokken sanki evde bir şey eksik gibi geliyordu. İsmini koyamadığım, sıcak, evi taş duvardan ayırt eden, görünmez bir koruyucu ten eksikmiş gibi.

Telefonum titreştiğinde cebimden çıkardım. Oktay acilen bara geri dönmemi istiyordu. Sıkıntıyle burnumdan soludum ve Meva'nın alnına bir öpücük kondurup üzerini örttüm.

"Yeniden geleceğim meleğim. Hep geleceğim," diye fısıldadım kulağına ve kapısını kapatıp alt kata indim. Dışarı çıktığımda Serdar ve bir kaç korumanın orada olduğunu gördüm. "İçeri hiçbir şekilde senden başka kimse girmeyecek. Meva'ya göz kulak olmak senin işin. Bu konuda ciddiyim. İşler sarpa saracak gibi duruyor. Onun yalnız kalmasını istemiyorum."

Başını salladı ciddiyetle. "Merak etmeyin efendim. Meva Hanım gözetimim altında olacak."

Arabama binip bara giderken Oktay'ın beni niye acil bir şekilde çağırdığını anlamış değildim. Ne olmuş olabilirdi? Beni bir daha mı sınayacaktı yani? Onun o aptal sınamaları çizmeyi aşmaya başlıyordu artık.

Bara adımımı attığım an bir tuhaflık olduğunu sezmeye başlamıştım. Hiç çıt çıkmıyordu. İçeride kimse yoktu. Silahımı kontrol ettikten, tüm içeriyi inceledikten sonra kapıya ulaştım ve şifreyi girip göz retinamı tarattıktan sonra Oktay'ın odasına yaklaştım. Korumaların kapıda nöbet tuttuğunu görünce burada olduğunu anladım..

"Müşteriler nerede?" diye sordum korumaya.

"Oktay Bey'in emri üzerine barı boşaltmak zorunda kaldık efendim. Sizi bekliyor içeride."

Pekala...Her şeye hazırlıklı bir şekilde kapıyı açtığımda Oktay'ı masasının başında bilgisayarın ekranına bakarken buldum. Başını kaldırıp bana bakmadı. "Otur," dedi sadece.

Geçip oturmadan sadece iki saniye önce biraz beklemek zorunda kaldım. Oturduğumda daha yeni gözlerini gözlerime çevirdi.

"Çok ilginç bir şey izliyordum bende. Görmek ister misin?"

Aslında görmek istemesem bile göstereceğini biliyordum. "Evet," dedim o yüzden. Daha fazla Meva'yı yalnız bırakmak istemiyordum sızmış haliyle.

Ekranı bana döndürdüğünde tepkisiz kalmak için tüm gücümü kullanmak zorunda kaldım. Ben bu görüntüleri silmiştim!

"Ne görüyorsun?" dedi bana şüpheyle bakarken. O sırada ekranda ne konuştuğumuz duyulmaya başladı.

"Umrumda değil! Oktay benim kim olduğumu biliyor! O çiçeği de o yolladı değil mi?! Beni onlara teslim edeceksin?! Sayılı gün bu muydu?!"

Benden uzaklaşıp bağırdığında gözlerimi ekrandan ayırmadan cevap verdim.

"Durumu idare etmeye çalışıyordum."

"Senin beynini sikeyim Meva! Hala benden mi şüpheleniyorsun?! Hala mı?! Lanet olası çiçeklerde ve daha milyon tane şeyde hep bunu mu yaşayacağız seninle?! Hep ilk beni mi gözden çıkaracaksın?!"

Oktay benim sesimi dinledikten sonra kaşlarını yukarı kaldırdı. "Sen bir durumu idare etmek için ne zamandan beri kontrolünü yitiriyorsun? Ya da ne zamandan beri bir odada gizli kamera olduğu uyarısını yapıp bir şeyleri gizli konuşmaya çalışıyorsun? Bunu kimler yapar biliyorsun değil mi?"

HYPERİONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin