Bölüm 2 SOLUNUN EN SONU

3.2K 858 145
                                    

"Belki sözlerime inanmaya bilirsin. Ama lütfen beni kesmeden dinle. Babam tam bir manyak. Ciddi anlamda, tam bir ruh hastası. Annemle kavga ettiler ve onu vurmaya kalktı. Ben de anneme bir şey olacak korkusuyla babamı vurup kaçtım. Tamam şimdi senin gibi belalıya neden yardım edeyim diyebilirsin. Ama güçlü kalmam için iki kola ihtiyacım var. Eğer solunun en sonunu bana layık görürsen beni kabul et."
Ağlamaya başladım. Yoksa ben de tutunacak direğimi mi bulmuştum? İyi ama bu işler bu kadar çabuk mu oluyordu? Bir insana güvenmek için belli zaman geçmesi gerekmez miydi? Özellikle de benim gibi biri için. Normalde asla kabul etmezdim fakat cebimde şu an ne param vardı, ne de kalacak bir yerim. Kimseye bir şey demeden çekip gitmiştim ve İstanbul'un boş sokaklarında kime ne olacağı bilinmezdi. Sarhoşu, köpeği, sapığı... Birçok şeyle karşılaşılabilirdi. Bu yüzden onunla gitmem gerekiyordu. Nedeni bilinmez, onun bana zarar vermeyeceğine inanıyordum. Eğer sorarsanız ‘sana zarar vermeyeceğine nasıl bu kadar çabuk inandın?’ diye. Emin olun, biliyorum. Biraz garip olacak ama zengin bir ailenin çocuğu gibi duruyordu. Temiz aile çocuğuna benzediği için biraz da olsa güvenmiştim. Ama ileride önüme neler çıkacağı bilinmezdi. Sanki okyanus mavisi gözlerinde huzur bulmuş gibiydim. O kollarında kendimi koruyabilecekmişim gibi duruyordu. Hem, hadi diyelim bir şey oldu. Zor durumlar için çantama koyduğum biber gazı ile kendimi koruyabilirdim. Fakat içimden bir ses, biber gazını gerek duymayacağımı söylüyordu. Sanırım o cılız sese inanmak istiyordum. Baran tedirgin bir ifadeyle yüzümü ellerinin arasına aldı. 
"Lütfen ağlama. Bunu kötü bir şey olarak görüyorsan söyle çekileyim. Emin ol, sana bir daha bulaşmam."
Kollarına sıkı sıkı tutundum. Ağlamam dinmek yerine artmıştı. Güçlükle konuşabildim.
"Bana yardım et!" Tek diyebildiğim şey olmuştu. Artık bu sessiz sokakta inleyen bir ses vardı.
"BANA YARDIM ET "

‘’Ağlama. Ve ne olduğunu açıkla bana.’’

Gözlerinden okunan ilk duygu şefkatti. Sanırım ilk defa biri bana
böyle bakıyordu…  

"Olaylar açıklayamayacağım kadar karışık, ayrıca henüz sana tam olarak güvenmiş sayılmam, fakat ilerleyen zamanlarda önümüze çıkan olaylara göre sana bazı ufak tefek bilgileri anlatacağım. Fakat her şeyi değil. Çünkü, çünkü… Öyle gerekli işte. Ayrıca bu zorlu aşamalardan beni sen kurtarıp, olayları da sen çözeceksin. Tabii aynı zamanda seninle birlikte ben de bazı şeyleri öğrenmiş olacağım… Kabul ediyorsan peşimden gel ben gidiyorum."

"Anlaşma kabul edilmiştir Bayan Agresif."

"Agresif de neymiş kes sesini Bay Ukala."

Biz neydik şimdi? Biri görse sevgili sanacaktı fakat konuşmalarımızı duysa aklı epey karışırdı. Ayrıca, birbirimizi tanıyalı en fazla 10 dakika olmuştu ki tam tanıma denemez. Peki, neden sevgili triplerine gitmiştik.
                  

Yaklaşık 2 saat geçmişti. İstanbul trafiğinden anca kurtulup otele yerleşmek için yürümeye başlamıştık. Baran'ın nasıl biri olduğunu hafif hafif anlamaya başlamıştım. Ya da bu bir kandırma numaralarıydı. Seri katil olabilirdi, ya da şu an olduğu gibi çok iyi de olabilirdi.  Ama bence bu davranışları benim güvenimi kazanmak içindi, çünkü kimse bana karşı bu kadar iyi kalpli olamazdı, olmamıştı. Ama midemde kelebekler uçuşmuyor fillerle ejderhalar halay çekiyordu. Onun gözüne baktığım her an içimde garip bir gülme hali oluşuyordu. Ona baktığımı fark etti sanırım ki, ban döndü.

"Hey neden gülüyorsun?"

"Yok bir şey."

"Eğer acele etmezsen otelde oda bulamayacağız."

"Para ne olacak ?"

"Merak etme, sen sadece bana güven."

Güvenmek mi? Ah, sanırım bu konuda ufak tefek sorunlar oluşacak. Sonuçta insan hiç tanımadığı birine ne kadar güvenebilir ki, değil mi?

"Nasıl güvenirim diye düşünme."

Ne? Bu çocuk benim beynimden geçenleri okuyabiliyor muydu?

"Ne alakası var? Öyle bir şey düşünmüyorum."

Olduğu yerde durdu ve bana döndü. Ben de ona uyarak döndüm. Fakat sanırım yanlış yapmıştım, çünkü birbirimize yakın duruyorduk. Fazlaca yakın.

"Bak ben insanları çok iyi tanırım. Tabii ki de düşünmen normal. Fakat birbirimizi kurtarabileceğimiz tek seçenek bu."

Bu kadar yakınımda konuşması pek işime gelmemişti. Kalbimin teklediğini hissetmiştim. Bu neden oluyordu? Yoksa aşk dedikleri şeyden dolayı mı oluyordu bunlar. Ama ben Baran’a âşık değildim ki. En azından ben öyle biliyordum. Ama bu duyguların başka ne gibi bir açıklaması olabilirdi ki? Ben, hayatımda ilk kez âşık mı oluyordum? Yok yok ne âşkı sadece güvenme duygusuydu. Nedeni bilinmez fakat şu an yanımda bulunan bu gence hemencecik güvenmiştim. Bunu onun yüzüne söylemiyor olabilirim, hatta güvenmek istemiyor da olabilirim. Ama ne yazıktır ki kimseye güvenemem diyen ben, daha birkaç saattir tanıdığım birine güvenmiştim…

Biraz yürüdükten sonra otele gelmiştik. Fakat boş oda yoktu. Çok da yorulmuştum. Daha fazla yorgunluğa dayanamayacaktım. Bugün yaşadığım olaylar pek de kaldırılabilecek olaylar değildi. Sonuçta artık ailem yoktu. Ya bir kişinin hayatımı düzeltmesine izin verecektim, ya da sonsuza dek yalnız kalacaktım… Hata mı yapmıştım? Ama ben aşktan korkan biriydim. Nasıl kabul etmiştim ki? Beni düşüncelerimden kurtaran, elbette ki Baran’ın sesi olmuştu.

"Çabuk olmazsan ortada kalacağız."

"Sen ne ara emir vermeye başlayacak gücü buldun?"

"Ben değil biz olunca gücümü buldum."

Olduğum yerde kalakaldım. Afallamıştım, ne demekti bu? Ben, biz, olmak, güç, bulmak, değil... Karışmıştı her şey. Duygularım ve cümlelerim.

"Hadi hızlan benim eve gidiyoruz."

"Ne evi sapık mısın sen?"

"Ayrı odalarda birbirimizi görmeden kalmak ne zamandan beri sapıklık statüsüne girdi?"

"Evinde kalamam."

"Sen bilirsin ben gidiyorum."

Arkasına bakmadan yürüyordu. Ciddi ciddi hata mı yaptım diye düşünüyordum. Yanlış kişiye mi güvenmiştim? Bu yaptığı beni her an ortalıkta bırakabileceği anlamına gelmez miydi?

Bölümün düzenlenmiş halidir.

SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN?  #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin