Bölüm 26 AĞLAMA BARAN

317 94 13
                                    


"Hayat öyle bir unutturur ki. Bu kimdi dersin."

Çok mu ileri gitmiştim? Çok mu olumsuz bir kişiliğim vardı? Aşk sözde olmazdı ki. Ben sözlere bakacak olsam herkes bir şeyler söylerdi. Önemli olan içinde hissettiğin ve ona değer vererek göze aldıklarındaydı. Ama başkasına engel olmak da başkası için hayatını yaşayamamak da aşka dahildi. Berkan benim için herkesi önüne alıp ortadaki engelleri kaldırıyordu fakat Baran da benim için hayatını yaşayamıyordu. Güneş'in doğduğunu göremiyordu. Yeni bir güne başlayamıyordu. Kim haklıydı? Kim aşkı hak ediyordu?

Yemeğimiz bittikten sonra kalkıp elimden tuttu. "Benimle dans eder misin?" diyerek gözleriyle gözlerime baskı yapıyordu. "Tabiki de." diyerek kalktım ve müziğin ritmine vücudumu teslim ettim. Gözlerim kapalıydı. Sadece huzuru hissetmek istiyordum. Ne kadar başlarda beni korkutsa da yanında kendimi güvende hissediyordum. Dans ederken gelen silah sesiyle gözlerimi aniden açmıştım.

"Alara! Çabuk arabaya bin."

Hiçbir şey demeden koşup arabaya bindim. Gelen kişilerin tipi pek de iyi durmuyordu. Yürüyüşlerinden altında yatan egoları ve cesaretleri belliydi. Arabanın her yerini inceliyor ve kendimi savunmak için kullanılabilecek her türlü eşya arıyordum. Torpidonun içinden bir silah bulup torpidoyu kapattım. Başımı kaldırır kaldırmaz iki el silah sesi duydum. Yere yığılıp hareket etmeden yatıyordu. Silahı hazırlayıp camı yarıya kadar açtım ve gördüğüm adamların olduğu yere bakmaksızın ateş ediyordum. Birkaç kişi vurulmuştu ve adamlar vurulan kişileri kollarından ve bacaklarından tutup kaldırıp arabaya binip gittiler. Önemli olan bu değildi. Berkan'dı. Kapıyı açıp koşarak Berkan'ın yanına gittim. Elini tutup yüzünü kendime doğru çevirerek konuşmaya başladım.

"Bırakma beni. Sen iyi olacaksın. Sen her şeyi benim için göze alan adamsın bunu da başaracaksın. Kapama gözlerini. Bu hayatta sevdiklerimi birer birer kaybettim. Seni de kaybetmek istemiyorum. Aç gözlerini diyorum sana! "

Duyuyordu beni. Farkındaydım. Mimikleri her şeye cevap veriyordu. Gülümseyip başı devrildi. Hayır olamazdı. Kaybedemezdim. Hemen arabayı bu tarafa doğru getirip bize yemeği hizmet eden adamla birlikte arabaya bindirdik. Adam arabayı sürüyordu ben ise başını kucağına yaslayıp saçlarının arasında parmaklarımı gezdirerek konuşturmaya çalışıyordum. Gözlerini hafif bir şekilde açarak ağzından birkaç kelime döküldü.

"Siz kimsiniz?"

İnsanın hayatı boyunca duyabileceği en acı cümlelerden biri de buydu bence. Sevildiğimi gerçekten hissettiğim kişiler içinde tek olan birini bu şekilde görmek çok acı veriyordu. Kulağına eğilerek fısıldadım. "Beni unutamazsın. Sen unutsan ben unutsam aşk unutturmaz. "

Sonunda hastaneye varmıştık. Gözler kapalı bir şekilde yüzündeki masum bakışla yatıyordu. Avazım çıktığı kadar "Doktor!" diye bağırıyordum. Hemen sedye getirip acil servise aldılar. Tek başıma kapıda bekliyordum. İçerden doktor çıkıp elime Berkan'ın telefonunu uzattı. Alıp cebime koydum. Durumu sorduğumda ise kan lazım olduğunu ve hastanede şu an bu kandan bulunmadığı söylemişti. O kanı bulup getirmeliydim. Bir şey demeden arabaya binip eve doğru son hızla gitmeye başladım. Odaya çıkıp sakladığım anahtarları alıp Baran'ın olduğu yere doğru koşuyordum. Aşağıdaki koruma amaçlı duran adam beni durdurup ilerlememem için durdurmuştu. Fakat anlamış olacaktı. Ağlıyordum ve telaşlı bir haldeydim. Durumu anlattıktan sonra Baran'ı dışarı çıkartmıştık. Beni görünce şok olmuştu. Gözleriyle üzerimde baskı kuruyordu.

"Berkan vuruldu. Lütfen senden kan alınması gerekiyor. "

"Beni bu duruma düşüren bir insana bu iyiliği yapamam. "

"İleri bu sana fayda sağlar. Emin ol."

Ses çıkarmadan yürümeye başlamıştı. Kabul etmiş olacaktı. Arabaya büyük bir telaşla atlayıp hastaneye kısa süre içinde gelmiştik. Kan grupları uyduğu için kan almışlardı ve ameliyathaneye doğru gitmişlerdi. Umarım her şey yoluna girerdi. Ameliyathanenin olduğu serum kokan koridorun ortasında duran o iğrenç mavi koltuklarda oturuyorduk. Sessizliģi bozan Baran olmuştu.

"Benim yerimi nereden biliyordun?"

"Birkaç gündür yerin hakkında araştırıyordum. Ve bugün öğrendim. Sonra seni bulmaya gelirken Berkanla karşılaştık. Ve gelemedim."

"Hastane ortamında bunu söylemek biraz garip ama lütfen bir daha oraya gitmeme izin verme. Lütfen engel ol."

"Tabiki de. "

Ani bir hareketle bana sarılıp başını yaslamıştı. Anlıyordum ya da anlamaya çalışıyor da olabilirdim. Sonuçta acı tarifsizdir. Acı anlatılmaz. Acıyı yaşayandan başka kimse hissedemez. Ağzından dökülen kelimeler canımı yakmaya yetmişti.

"Aramızda dağlar ya da denizler falan yok. Sadece kalbin var ve ben onu nasıl elde edebileceğimi öğrenemedim. Bir sahil kenarına gidip elimde sen yokken dert ortağım olmuş sigarayla birlikte her şeyi anlatsam sabaha kadar sürer ama işte ortam ve hayat şartları engel oluyor."

Ağlamaya başlamıştı. Çok üzülüyordum. Bir aşk için bunları yaşayan birinin yüzüne bakmak çok zordu.

"Ağlama. Lütfen ağlama. Kendimi suçlu hissediyorum. Benim elimde olan bir şey değil. "

"Ben esasında kolay kolay birinin yanında ağlamam. Ama benim güçsüz yanlarımı görmesini istediğim insanların yanında ağlarım. Yani hayatımda yanımda olmasını istediğim insanların yanında ağlarım."

Kapalı verdiği mesaj çok etkileyiciydi. Her halinden acı çektiği belliydi. Önün gözüne her baktığımda kendimi suçlu hissediyordum. Sanki benim yüzümden bu durumdaymış gibiydi. Kendimi çıkmaz sokakta gibi hissediyordum. Aklımda o kadar soru işaretleri geziyordu ki artık koyun değil soru işareti sayıyordum.

Sizce Baran mı tercih edilmeli Berkan mı ve nedeni?

Azıcık kısa mı oldu bölüm acaba? Neyse sınav haftasını da atlattığıma göre bol bol bölüm paylaşmaya çalışacağım. :D

SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN?  #Wattys2016Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα