23. Bölüm

54 8 22
                                    

Her gün, akşamları seninle olabilmek için dua ederim

***

Hoseok dışarıda duracağını belirttikten sonra heyecanla elimi kapının kulpuna attım. Parmaklarım soğuk metalle temas ederken yavaşça ittirdim kapıyı.

Kalbimde inanılmaz bir korku baş gösteriyordu. Ona bir şey olmasının düşüncesi beni yerle bir ediyordu sanki. Kafamı aşağı eğerek içeriye bir kaç adım attım. Hemen arkamı dönerek sessizce kapıyı kapattım. Özel bir odada kalıyordu ve kapıdan ilk girişte yatağın olduğu kısım gözükmüyordu. 

Heyecanım tetiklenirken sağ elimi deli gibi çarpan kalbimin üzerine getirdim. Neden ona bu kadar bağlanmıştım? Biri gözlerimin önünde ölse tabii ki korkar ve endişelenirdim. Ama o da neden benim için sade "biri" değildi?

Sesli bir şekilde nefes alarak küçük adımlarla ilerlemeye başladım. Ya orada başka biri varsa ne diyecektim? Hayır, hayır önemli olan başka biri çıkarsa ne diyeceği değildi. Önemli olan oradaki Jungkook değilse ne yapacağımdı.

Duvarın bitiminde gözlerimi kısarak karşıdaki yatağa ilerledim. Şuan karşımdaki kişiye göre garip gözükebilirdim ancak itiraf etmeliydim ki korkuyordum.

Kapanmak üzere olan gözlerimi yavaşça açarak yerden yatağa doğru kaldırdım. En son noktada durduğumda beklediğim şeyin kesinlikle bu olmadığını biliyordum.

Boş bir yatak.

Yatağın kullanılmış olduğu dağınık battaniyeden belli oluyordu. Hızlıca ilerleyerek yatağa yaklaştım. Ellerimi hızlıca çarşafta gezdirdim. Hala sıcak olduğuna bakılırsa birisi uzun süre yatmıştı, tahminen ise benim gelmeme yakın kalkarak bir yere gitmişti.

Ama nereye?

Yatağın ucuna oturarak öne doğru eğildim. Dirseklerimi dizlerime yaslayarak sıcak avuç içlerimle yüzümü kavuşturdum. Bir sürü şey düşünüyordum ama aynı zamanda hiçbir şey düşünemiyorum. Ne hissettiğime dair bir fikrim bile yoktu...

Şuan sadece durmak istiyordum. Öylece durmak, bir şey düşünmeden, bir şey hissetmeden. Bunu yapabilmeyi çok isterdim.

Ne zaman akmaya başladığını bilmediğim iğrenç sıvılar yüzümde süzülürken kendime kızdım. Güçsüz biri olmaktan veya öyle hissetmekten nefret ederdim. Küçükken sürekli ağladım için söylenirdi bazı sözler. Kimse neden ağladığımı sormazdı sadece eleştirir ya da kızarlardı.

Büyüdükçe bende her göz yaşımda kendime kızmaya başlamıştım. Artık kolay kolay dolmayan gözlerim şimdi bir erkeğin yokluğuyla sele bürünüyordu. Bana yaşattığı bütün duyguları gözlerimle anlatıyordum ben.

Beni böyle görse ne derdi? Kızar mıydı o da bana?

Hayır! Dedim kendime kızarak Jungkook burada olsaydı tutardı elimden iyileştirirdi beni. Neden yoktu? Neden benim yanıma gelmiyordu!?

Ağlamamın kısaca sürüp bitmesine şükrettim o an. Kendimi salarak geriye doğru attım yavaşça kendimi.  Saç tutamlarım biraz aşağıya sarkarken bir çift göz belirdi karşımda. Direkt olarak gözlerimin içine bakıyordu. Sonra elini yaklaştırdı bana sinirle sildiğim gözyaşlarımı şefkatle temizledi parmağıyla.

Anın şokunda kurtularak ayağa kalktım hemen. Gözlerim yanlış görebilir miydi? Ateşim mi vardı bilinmez ama karşımda Jungkook duruyordu bütün masumluğuyla. Aramızda sadece bir yatak vardı.

Yavaşça yatağın etrafında dolanarak yanına yaklaştım. Tir tir titreyen elimi yüzüne yaklaştırarak onu hissetmeye çalıştım. Gözleriyle elimi takip ediyordu masumca. Sıcaklığı gerçek gibiydi. Jungkook gerçek gibiydi!

Twilight Time | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin