9. Bölüm

73 14 63
                                    

Burada, tan vaktinde

***

Uyarı: Bu bölümde rahatsız olabileceğiniz ( şiddet, yaralama, kan vs.) olaylar olabilir. *

***

Planı gerçekleştirmek için kapının yanında duran dolabın içine girdik. Birazdan olacaklar için heyecanlıydım. Dolaptan rahat çıkabilmek için biraz aralık bırakmıştık. Bu sayede kadını da rahatça görebilirdik.

Topuklu ayakkabının tok sesinin yaklaştığını duyuyordum. Yavaşça bir gıcırdama sesiyle beklediğimiz kişi içeriye girdi. Elindeki servis arabasını tam önümüzde duran yere doğru sürmüştü. Bu bizim işimizi kolaylaştıracak gibi duruyordu. Kadının elinde bir cisim olmadığına emin olduğumda dolaptan yavaşça çıkıp kadını omuzlarından tutup yere savurdum.

Arkamdan çıkan Jungkook, ben kadını tutmaya çalışırken ceplerini karıştırıyordu. "Silahı buldum!" kafamı ona doğru çevirdiğimde biraz önce benim tuttuğum kadın şimdi üstümde duruyordu.

Jungkook'un ayak bileğini tutarak yere düşürmüştü. Kafasını bana çevirdiğinde kırmızı gözleri beni iyice germişti. Parmaklarını boğazıma dolayıp sıkmaya başladığında nefesim kesilmişti. Uzun tırnaklarını derime batırıyordu.

Ben yerde kadınla uğraşırken Jungkook'un ne yaptığını bilmiyordum sadece çırpınıyordum. Sonrasında Jungkook'un da kadını üstümden kaldırmaya çalıştığını gördüm. Gözlerim sulanmıştı net bir şey diyemezdim.  

Birden kadının üstümden kalktığını hissettim. Gerçekten rahatlamıştım, sanırım Jungkook başarmıştı. Gözlerimi ovuşturduğumda kadının servis arabasından bir bıçak aldığını ve Jungkook'a batırmaya çalıştığını gördüm. Jungkook kadının kollarını tutuyordu ancak bu kadın oldukça güçlüydü anlaşılan.

Hızlıca yanlarına yaklaşıp kadının bıçak tutan kolunu tuttuğum anda kadının beni fırlatması bir olmuştu. Hızlıca geriye doğru savrulurken sırtımı servis arabasına çarpmıştım. Arabadan bir şeyler dökülmüştü ancak daha önemlisi kafam geriye savrulurken sivri bir şeye çarpmıştı. Elimi kafama götürdüğümde kanadığını gördüm. Hem kemiklerim zarar görmüş ve inanılmaz acı veriyordu. İnleyerek ayağa kalkmaya çalışıyordum ancak gücüm kalmamış gibiydi.

Önüme baktığımda Jungkook'a yardım etmem gerektiğini fark etmiştim ama nasıl? Kafamı çevirerek arkamı incelemeye koyuldum. Aynı zamanda eşyalardan destek alarak ayağa da kalkmıştım. Önümde duran yeterine geniş cam bir tüp bulunuyordu, elime alıp hızlıca kafasına fırlattım. Tam isabet!  Kadın çığlık atarak bana döndüğünde Jungkook yumruk atarak kadını yere serdi.

Ona biraz daha yardım olması adına yanlarına koşarak kadının elindeki bıçağı zorlanarak aldım. Elimde çevirerek uygun bir konuma getirip kadının omzuna sapladım. Bıçak oldukça keskindi, basit bir yemek için olmadığı açıkça ortadaydı. Yüzüme gelen kanlarla gülümsedim. "Bunu sevdim!" 

"Ben silahın mermilerini dolduracağım kadını tut." ayağa kalkarken kadının kafasına dirseğiyle sert bir şekilde vurdu. Kafasını kaldırmaya çalışırken böyle bir darbe alan kadın kafasını hızlıca betona çarptı. 

Ben ise yeni hobimin tadını çıkarmak için bıçak tuttuğum elimi kadının karnına saplayarak önce aşağı daha sonra sol tarafa doğru kestim, çok güzel olmuştu adımızın ilk harfi 'J'. Memnun bir ifadeyle dudaklarım iki yana kıvrılmıştı. 

"Onlar insan değil istersen daha fazlasını da yapabilirsin Jimin." kahkaha atmaya başlamıştım bu işten gittikçe zevk alıyordum. İnsan olmadıklarını zaten başta anlamıştım. Bu şeyler insan olamaz.

Jungkook işini bitirip yanıma geldiğinde kadının üstünden kalkıp konuştum. "Öldürmeden önce son bir şey yapmak istiyorum." kafasını sallayıp beni onayladığında etrafta dolaşmaya başladım aradığım şey için. Bu kadının ölmeye de niyeti yoktu belli ki. Ben de acı çektirmekte sakınca görmüyordum.

Onum önümüzde acıyla kıvranması egomu okşuyor, bana zevk veriyordu. Sonunda aradığım şeyi bulup yanlarına döndüm. Elimde tuğla parçası vardı. Böyle bir ortamda bulmak hiçte zor olmamıştı açıkçası. Kadının kestiğim bedenine bakarak taşı 'J' harfinin üzerini fırlattım. Kadının son çığlıklarını duymuş olduk böylece. Ve Jungkook tetiği çekerek kadının kıvranmasına son verdi.

"Bitti."

"Bitti."

Jungkook benden daha mutlu gözüküyordu. Ben yorgunlukla yere bırakmıştım kendimi. Ayaklarım vücudumu taşımama yardım etmiyorlardı. "Çak!" önüme gelip yumruk yaptığı elini bana uzattığında ben de aynısını yaparak sertçe -elimden geldiğince bir sertlikle- vurdum. "Bir şeyin var mı?" nefes alamayarak konuşuyordum. "Bende pek bir şey yok bir kaç kesik. Olan sana olmuş."

Gerçekten bu olaydan ben zor sıyrılmıştım. Artık oldukça hasarlı bir vücuda sahiptim. Biraz uzağımızda duran çantasını alıp yanıma geri geldi. Ben arkamı düzgün bir yere yaslamış bacaklarımı uzatarak oturuyordum.

Yanıma gelip sağ tarafıma oturdu. Nereden bulduğunu bilmediğim bir bezle kafamdaki kandı temizledi. Birkaç bir şey daha yaptıktan sonra "Sırtın için yapabileceğim bir şey yok üzgünüm."dedi. Önemli değil manasında elimi sallayıp basitçe teşekkür ettim. İkimizde yorgunluktan ve terden bir şey yapamıyorduk.

"Bana neden bu kadar mutlu olduğumu sormuştun ya..." başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. "Sen varsın diye."

Ben şaşkınlıktan cevap bile veremeden birden kucağıma oturup ellerini yanaklarıma yerleştirdi. Ani bir çekişle dudaklarımızı buluşturdu. İnce dudaklarıyla benim dolgun dudaklarımı esir alıp, çölde su bulmuşcasına öpmeye ve emmeye başladı.













***

Bölümü yazarken ne düşündüğüm hakkında bir fikrimin olmamasıyla birlikte mantık hataları varsa eğer kusura bakmayın demek isterim. 

Ayrıca bölümü düzenlerken çok güldüm, neden öyle oldu anlayamadım. :')

Twilight Time | JikookWhere stories live. Discover now