46. BÖLÜM

928 73 4
                                    

Selamun aleyküm biz geldik.

Umarım beğenerek okuduğunuz bir bölüm olur.

Ben finali yazdım, bundan sonrası sadece bölümleri düzenleyip atması kaldı, zaten çokta bir şey kalmadı bitmesine.

Bu arada görmeyenler varsa Anka-ı Aşk kitabımada göz gezdirirse sevinirim, haftada iki ya da üç bölüm bırakıyorum oraya. O da bitmek üzere ve sizlerinde desteğine ihtiyacım var, beni kırmaz ona da bakarsınız çok mutlu olurum.

Keyifle okuyun ve lütfen yorum yapın.

...

Kucağımda uyuyan Hümeyra'yı arabasına yatırdım. Saatlerce oturduğum zemin bütün uzvumu ağrıtmıştı ve şu an şakaklarımdan başlayıp başıma tırmanan ağrı neredeyse dayanılmaz bir hal almıştı. Etraf kararmış, gün kendini çoktan akşama devretmişti. Boş oda ve küf kokusu zaten olabildiğince rahatsız ediyordu. Birkaç saat önce Emre'nin beni buraya zorla getirmesi ve ona yardım eden adamlara güç yetirememem şu anı çoktan bana sunmuştu. Şimdide bir saattir birilerinin gelmesini bekliyordum.

Buradan çıkış yerim yoktu. Kapı oldukça sağlamken pencerenin korkulukları beni buraya hapsetmişti. Ardımda bıraktıklarımsa beni o evde zannediyordu, peki kaçırıldığımı bilen var mıydı? Büyük ihtimal vardı. Dolan gözlerimle beraber açılan kapıya baktım. Elinde yemek tepsisiyle giren Emre midemi dürtüklüyordu, tiksinerek, acırcasına baktım yüzüne. Tepsiyi önüme koyacakken bomboş baktım hareketlerine. Buradan kaçmak istesem de başaramazdım, belki Hümeyra olmasa yapabilirdim. Elimin kolumun bağlı oluşu bütün iyi düşüncelerimi alt üst ediyordu.

"Acıkmışsındır." Nazikçe koyduğu tepsi ve karşımda oturuşu umursamazcaydı. Ona karşı artık hiçbir saygım kalmamıştı. Karşımdaki bir insan dahi olamazdı.

"Beni bulacaklar biliyorsun değil mi? Yiğit..."

"Kes!" dedi sözümü tamamlamama izin vermeden. "O adamın adını unutacaksın." Bu beni sinirlendiriyordu, bu hakkı ona kim veriyordu hem? Ayağa kalkmam onu da ayağa kaldırdı. Artık susmayacaktım, zaten her susmam ona bu hakkı vermemiş miydi? Ona sadece anlayacağı dilden yaklaşacaktım.

"Bu seni ilgilendirmez. O benim sevdiğim adam ve sen bunu değiştiremeyeceksin." Kolumdan tutup beni sarsması umurumda bile değildi. Ona hiç düşünmeden tokat attım. Belki ona dokunmam yanlıştı ama bu benim kendime hâkim olamadığım durumdu. Zaten doğru dürüst düşünemiyordum bile. Dibimde duruşu rahatsız ettiği gibi gücümün bu kadar az olmasından mütevellit en çokta onun bana karşın gücünü ön plana çıkarıyordu.

"Öldüreceğim onu, biliyorsun değil mi? Seni elimden aldığı için, görevimden uzaklaştırıldığım için geberteceğim onu. Ama en çokta onu seninle sınayacağım." Göğsünden itekleyip yakınlığına son verdim. Bomboş sözleri etkilemiyordu beni, o değil, Yiğit onu öldürecekti de haberi yoktu.

"Hastasın sen," dedim. Dudağı kıvrıldı, bu ona bir nebze olsun dokunmuyordu.

"Sadece had bildirme bu." Tiksindim, yüzüm buruştu sözlerine karşın. Umursamazlığı beni öfkelendiriyordu. Başka bir şey demeden arkasını dönüp uzaklaştı. Tüm öfkesi son olanlar içindi ve patlama noktası şu an olmuştu, tek istediği Yiğit'ten intikam almaktı.

...

Dizime yasladığım başımı kaldırdım. Hümeyra acıktığı için tepsideki yemekleri ona yedirdim. En azından onu bu durumda kullanmamalarını istiyordum. Üzüldüğüm tek noktada buydu. Emre yeniden odaya geldiğinde bir kez olsun şansımı denemek için konuştum.

"Hümeyra'yı bari bırak." Kısa bir müddet Hümeyra'ya baktı, belki bir his onu bundan vazgeçirebilir diye konuşmaya devam ettim. "O daha küçücük, sen götürmesen de başkası götürsün, lütfen."

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin