17. Bölüm

2.8K 174 29
                                    

Bu bölüm benim keyifle yazdığım bir bölüm oldu. Arada aksiyon olsa da Zeynep'in hislerini biraz daha öğreneceğiz. 

Lütfen sizde hissettiklerinizi yorumda belirtin ki sizin de ne hissettiğinizi bileyim.

Yukarıdaki müzikle beraber okuyabilirsiniz. 

Gecenin Nezdindeki Ay kitabıma da bakmayı unutmayın. Bence onu da çok beğeneceksiniz. 🌙

İG : Rumeysadoganm

...

İnsan bir anın içine düştüğünde o an bir zamana hapseder düşünceleri. O düşünceler ya ziyandır ya kaderdir. Ben neresindeydim bu düşüncelerin bilmiyorum. Dün gece yanımda yatan adama karşı koyamayışım ziyana sürüklüyor zannederken kaderimi mi öne sürüyordu onu bile bilmiyordum. Kalbim hüküm yemişçesine atarken kalp atışlarımın sebebine kızamıyordum. Bu hissettiklerim beni korkutuyordu.

Gece onu yanımdan kovarken hiç olmadığım kadar öfkelendiğimi hatırlıyorum. Şimdide hiçbir şey olmamış gibi papatya getirmesi içinden çıkılmaz durumun tam ortasına atmıştı beni.

Daralan nefesimle beraber yatak başlığına sırtımı yaslayıp elimdeki papatya ile oynadım. Sabah uyandığımda karşılaştığım tek şey bu papatya olmuştu. Düşüncelerimin parmaklarımdan yayılmasına izin vererek her yaprağını tek tek okşadım. Düşüncelerimi bozan kalbime saplanan sızı oluyordu her seferinde. Sadece şu andan öteye giderek reva gördüğüm birçok şey vardı.

Papatyayı suyun içine koyup yataktan kalkarak önce düşüncelerimi kenara atarak kendime çeki düzen verdim. Odadan çıktığımda Yiğit'in odasından gelen öfkeli sesi oraya doğru adımlamama neden oldu. Kapının önüne geldiğimde Yiğit yine birilerine öfkesini kusuyordu. O an kapı açıldı ve göz göze geldik. Bir adım geriye gittiğimde önce bana bakıp akabinde, "Bir şey mi oldu mavi?" dedi. Hesap sormamıştı neden kapıda olduğuma dair fakat ben ona, "Bağırışını duydum," dedim ondan laf almak istercesine. Karşılık vermeyip odadan çıktığından peşi sıra yürüdüm. "Bir sorun olmalı." Devam ettim yine bir şey der umuduyla. O sadece, "Hiçbir şey olmadı," dedi. Üstü kapalı beni geçiştirmesi sinirimi bozuyordu. Ona bakmayı tercih ettim, yine de o bana bakmaktan kaçındı adeti olmadığı halde. Merdivenlerden inerken sadece buradan gitmeyi, telefondaki kişiden hesap sormayı istiyordu. Öylede oldu, dış kapıya ilerlerken, "Telefonda ne geçtiyse, yine oraya gidiyorsun," dedim. Sesimdeki kırgınlık kaçırdığı bakışlarını bana çevirmesini sağladı. Gözlerindeki o yabancı his biraz olsun uzaklaştı fakat çok sürmeden yabancılaştırıp benden uzaklaştırdı. Üzerine montunu geçirip, "Şirkete geçeceğim sadece," dedi. Sesi sakindi ama sakinliğinin altında patlamaya hazır bomba vardı. Onu tanıyor, onu anlıyordum artık. Onu durdurmalıyım diye düşündüm ama sonradan vazgeçtim. Beni dinlemeyeceğini biliyordum, yine de ona engel olma isteğim beni dürterken, "Şirket senin için kaçış değil ki," dedim. Soğuk bakışlarındaki o esintide savruldum. "Artık bir son vermelisin buna."

Bir şey demeden evden çıktığında öfkeyle soluyup ben de peşinden ilerledim. Beni yanında görünce, "Eve geç Zeynep," dedi soğukluğunu biraz daha ürpertici hale sokarak. Ne zaman canı sıkkın olsa ismimle hitap ederdi. Bu onun diğer yönüydü. "Geçmeyeceğim." Ona engel oluyordum, bu engellemelerim onun içindi. Onu düşünüyor olmam gerçekten şaşırtıcıydı. "Betül, Zeynep'in yanında dur." Betül yanıma gelirken arkasından, "Biraz olsun beni şaşırt Yiğit," dedim bağırarak. Bıkkın çıkan sesimde artık olayların normale dönüşmesini istiyordum. Bu ne kadar gereksiz bir düşünceyse o düşüncede ona hayatını ispatlamaya çalışıyordum. Beni dinlemeyip arabaya bindiği gibi uzaklaştı. Ona dair sadece araba tekerlerinin çığlık atan sesi kaldı. Bu gidiş kıyamete gidişti. Ona karşı ne zaman ılısam o yine beni şaşırtmayarak bu haline kızmamı sağlıyordu. Öfkemi alarak eve geçtim. Aysun Hanım birkaç günlüğüne şehir dışına çıkacağını söyleyip benimle vedalaştıktan sonra evde Halime abla ve benden başka kimse kalmadı. O da zaten akşam olunca müştemilata geçiyordu. Ezgi geldiğinde kahvelerimizi yapıp bahçeye geçtik. Karşılıklı oturduk çardakta.

VİSALWhere stories live. Discover now