12. Bölüm

3.5K 182 26
                                    

Selamun aleyküm, hayırlı ramazanlar canım okurlar.

Nasılsınız? Ben biraz yorgun biraz yoğun geçen zamanlarla uğraşıyorum ama çok şükür iyiyim.

Size bölümle geldim.

Umarım beğenerek okur ve bölümü bol yoruma boğarsınız.

Bu arada Gecenin Nezgindeki Ay kitabının düzenlemesi bitmiştir. Artık sizlerle.

Keyifli okumalar.

...

Merdivenlerden indiğimde Aysun Hanım'ın gülümseyen yüzüyle bana selam vermesi ve heyecanla masayı hazırlaması Yiğit'ten kaynaklı olmalıydı. "Günaydın," dedim Aysun Hanım'a karşılık. Masa çoktan hazırdı. Köşedeki demliği alarak çayları boşalttım. Aysun Hanım yerini alırken, "Yiğit şirkete geçti kızım, seninle bana doldur sadece," deyip ekmek dilimini sepetten aldı. Çayımı alıp karşısına oturdum. Çok geçmeden Halime ablada gelip masada yerini aldı. Aysun Hanım'ın morali yerindeydi, bu durumu ne kadar hafife alsa da onunda istemediği durumları anlayabiliyordum. Ben ne kadar bu durumun içindeki vahameti bilemesem de anlayabilmekle yetiniyordum sadece. Kahvaltıyı yaptıktan sonra bahçenin ilerisindeki seraya geçtim. Halime abla buradan bana bahsedince ister istemez ilgimi çekmişti. Çiçekleri severdim, onlarla ilgilenmek beni hep mutlu ederdi. İçeride Hasan abi vardı. Gülümsemem arttı. Yanına yaklaşmama rağmen beni fark etmedi. Çiçeklerle öyle ilgileniyordu ki, çiçekler bu ilgiden oldukça memnun gibi duruyordu. Hepsi o kadar güzeldi ki bakmaya da dokunmaya da kıyılmıyordu.

"Kolay gelsin." Seslenmemle beni fark etti. Sevimli yüzünde gülümseme oluştu.

"Sağ ol kızım, hoş geldin." Yaptığı işe bakındım. Bazı bitkilerin topraklarını değiştirmişti. Bu işi sevdiği belliydi, zaten seradan çıktığı da yoktu. Seraya göz gezdirdim. Umduğumdan daha büyüktü hatta büyüklüğüne oldukça şaşırdım. Hemen ileride meyve sebzeler yer alırken girişe yakın yerde çiçekler vardı. Evin en güzel yeri burasıydı. Zamanımın harcanacağı yeri keşfetmiştim bile.

"Hoş bulduk," dedim. "Ben de ilgilenebilir miyim?" Hasan abi bir an duraksasa da kabul ederek köşeye çekildi. Toprağa bulaşmış elini pantolonuna sürtüp, "Sanırım bu işi biliyorsun, sana göstermeme gerek yok," deyince hızla başımı sallayıp, Hasan abi seradan çıktığında ben de önümdeki çiçeklerle ilgilendim. Kalan bitkilerin toprakları değişecekti. Hasan abinin yaptıklarını köşeye çekip diğer saksılarla ilgilenmeye başladım. Hepsi birbirinden güzeldi. Kiminin cinsini biliyor kiminin cinsini bilmiyordum. Yüzümde rahatlatıcı bir gülümseme oluştu. Toprakla ilgilenmek ister istemez iyi hissettiriyordu.

Vakitler girdikçe namazımı kılıyor, kimseye görünmeden tekrar seraya geliyordum. Akşama kadar burada kalmıştım. Zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamamıştım. Bütün çiçeklerin işi bitmişti. Son kez sularını verip yapraklarını okşadım.

"Çiçekleri güzelliğinle soldurma niyetindesin anlaşılan." Öyle bir dalmıştım ki duyduğum ses korkmama neden oldu. Yiğit biraz uzağımda tabureye oturmuş bana bakıyordu. Hızla kendimi toparladım. Saate baktım, epey bir geç olmuştu. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Dün geceki halinden eser yoktu. Daha dik daha keyifli duruyordu. Bütün günün yorgunluğu yüzüne vursa da aslında bu hali bile iyiydi. Parçemleri alnını süslemiş, kravatı gevşeyerek dağınık bir görüntüye mahal vermişti. Elinde duran papatyayı uzatınca hiçbir tepki vermeden sadece papatyaya baktım. Eli hâlâ yara içerindeydi. Papatya ise çoktan koparıldığını gösteriyordu. Ben almayınca yanımdaki kirişe koydu.

"İyi bakılan hiçbir şey solmaz." Başını usulca salladı.

"Çok doğru." Eli yüzüme doğru uzandı. Bunu istemediğimi bile bile ısrarcı olması benim bütün dik duruşuma zarar veriyordu. Bu yüzden yüzümü geri çektim. Kaşlarım istemsizce çatılırken o sadece bu kızgınlığımı kendi zafiyetine çevirme derdindeydi. Lacivertlerinin arasındaki o parıldamaya ne tepki vereceğimi bile bilmiyordum. Açıkçası söylemek gerekirse çok güzel bakıyordu. Kanmayacaktım, hatta ona karşı yumuşamayacaktım. "Fakat seni soldurmak değil niyetim." Biraz önceki imamı anlamıştı.

VİSALWhere stories live. Discover now