Hayatımda, gerçek manada hiç keman görmemiştim. Ve o;kitaplardaki, filmlerdeki kemanlardan çok farklıydı.

Konuşmaların başını ve sonunu kaçırmıştım. Artık ordan çıkmamız gerektiğinin farkında değildim.

'Çok güzel değil mi?' diye soran yabancı ses çekip çıkarmıştı daldığım kemandan. Öğretmendi. Yanımda durmuş, elleri pantolonun cebinde bana değil kemana bakıyordu.

Şaşkınca yerimde doğrulurken 'evet' diye cevaplamıştım. 'çok güzel.'

Benim bakışlarım öğretmende sabit kalırken o bakışlarını bana ısrarla çevirmiyordu. 'Çalması zordur ama. Göründüğü gibi değildir.'

O an ki yutkunuşumu çok net hatırlıyorum. O kemana dokunmak ve onu çalmak için içimde duyduğum istek çok büyüktü ve zor oluşu cesaretimi kırmıştı.

'Bazen bir hayat gibidir bazen de bir kadına benzer. Çalmasını bilmezsen çok kötü ses çıkartır.'

Hiçbir şey anlamamıştım. Bazı eşyalara ve olaylara derin anlamlar yükleyemeyecek kadar çocuktum. Başka bir şey demeden çıkmıştı öğretmen sınıftan ve Feda'nın beni çağırmasıyla bende çıkmak zorunda kalmıştım.

Lise sınavı geçtikten sonra annemle babam hem Fedayla hem benimle ayrı ayrı konuşmuştu. Güzel sanatlara gitmek istediğimi söyledim. Aklım hâlâ o siyah kemandaydı ve basit bir heves olmadığına kendimi ikna etmem çok kısa sürmüştü.

O kadar müzik aletinin içinden sadece ilgimi çeken o keman olduysa basit bir heves olamazdı. Karşı çıkmadılar. Yetenek sınavlarını geçebilmem için tuttukları özel hocalar gerçekten başarılıydı.

Sınavları geçtim,okula girdim ve şekillenen hayallerimle yeni bir yol çizdim kendime. Konservatuara hazırlanacaktım, keman çalacaktım.

Ama lise son sınıfa yeni geçmişken duyduklarım, öğrendiklerim çizdiğim yolu silmeme sebep oldu. Babam,basit bir kazada ölmemişti. Tek seferde, hiç düşünmeden silip attığım yoldan pişman olmadım. Asker olduğum için asla pişman olmadım, her geçen gün 'iyi ki' dedim.

Hayallerimi yıkıp attım ama pişman olmadım. Belki de asker değil de kemancı olsaydım pişman olurdum.

Asker olmam müzikle uğraşmama engeldi. Başkası için değil belki ama benim için engeldi. Müziği seviyordum. Sesimin insanları rahatsız etmeyecek şekilde olduğunun farkında değildim. Uzun bir süre de fark etmedim.

Fark ettiğimde müziğin bana iyi geldiğini anladım. Tüm sinirim, öfkem gidiyordu. Terapi gibi bir şey olmuştu benim için. Ama benim ihtiyacım olan sakinlik değildi. Eğer intikam istiyorsam öfkeli olmalıydım.

Müziği tamamen çıkardım hayatımdan. Yolum da sonum da belliydi. Yolum vatan,sonum şehitlik.

Asker oldum. Bir sürü operasyon,bir sürü olay gördüm ve hayat akıp gittikçe o öğretmenin sözleri çok daha anlamlı gelmeye başladı. Güzel olan hiçbir şey kolay değildi. Güzel olan hiçbir şey emek vermeden olmuyordu.

Kafam doluydu. Gereksiz hiçbir şeye ayıracak vaktim yoktu. Çok çalışmalıydım. Eğer o intikamı istiyorsam çok çalışmalıydım. Başarılı olmalıydım. Çok ama çok iyi bir asker olmalıydım.

Kimse bilmiyordu. Ne annem ne diğerleri. Bir tek babamla amcam biliyordu bir de Çınar. Zaten tek arkadaşıyım oydu. Herkesi kendimden uzaklaştırmıştım. Kimseyi istemiyordum. Ne bir arkadaş ne de bir sevgili. Kafamı karıştıracak, kalbimi bulandıracak her türlü şeyden kaçındım.

Zaman geçiyordu ve ben yerimde sayıyordum. Asker olursam bir şeyler çok daha kolay olur sanmıştım ama olmadı. Üstlerin haberi olmadan dağa çıkıp kimseyi alamazdım. Normal görev emrini beklemekse çok kötü bir fikirdi. O görevin bizim time verileceğini nerden bilebilirdim?

MAHUR-EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin