Buzdolabından dondurmayı alıp iki kaşıkla yeniden odaya girdiğimde Mahmut'u aynı yerinde gördüm. Yanına gidip oturduğumda "Hasta olma ama?" dedi sorarcasına.

"Olmam." dedim dondurmanın kapağını açarken. Bir kaşığı onun eline tutuştururken dondurmadan bir kaşık alıp yerken diziyi başlatmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Mahmut da aynı şekilde dondurmadan bir kaşık aldıktan sonra, "Sence bu sene kim okul birincisi olur?" diye sordu.

"Bilmem." dedim bir yandan kaşığı ağzımda tutarken. "Benim olamayacağım kesin."

"Neden? Notların iyi."

"Ama o kadar da iyi değil. Sayısallardan bir kızın notları çok iyiymiş, Helin öyle söyledi."

Konuşurken bir yandan kaşığı dudağımın kenarında gezdiriyordum. Mahmut'un bir dudaklarıma bir de gözlerime değen gözlerinden fark etmiştim bunu. Kaşığı çekip dudaklarımı temizleyebilmek adına dilimle ıslattım etrafını. Mahmut'un gözleri şimdi sadece dudaklarıma bakarken bu görüntü beni utandırmıştı.

"Çocuk gibisin..." derken elini kaldırıp dudağımın kenarını silecekti ama bir anda hareketini durdurdu. "Ya da dur ya." Kendi kaşığını hafifçe dondurmaya değdirip bu sefer kendisi dudaklarımda gezdirdi. O dünyanın en ciddi işini yapar gibi dondurmayı dudaklarıma yayarken "Napıyorsun Mahmut?" diye sordum.

Sorumu cevaplamak yerine kaşıkları dondurmanın yanına koyup kabı biraz daha uzağa koydu. Yeniden bana döndüğünde gözlerinde garip bir ifade vardı. Bir elini yanağıma, diğerini enseme koydu. Yüzüme yavaş yavaş yaklaşırken kapanan gözlerime itiraz etmeyip dudaklarımı araladım. Onun dudakları da bunu bekliyormuş gibi benimkilere kapandığında ben de ellerimi onun belinin iki yanına yerleştirdim.

Dilini alt dudağımda gezdirip ağzımın içine yolladığında ağzımdan kaçan mırıltıya engel olamadım. Ellerimiz ve dudaklarımız güzel bir ritim içinde hareket ederken yavaşça bana doğru eğilmesiyle ne istediğini anlayıp geriye doğru uzandım. Dudaklarımız hala birbirini tadına varırcasına sömürürken bir bacağını bacaklarımın arasına koydu. İstemeden dizi erkekliğime değdiğinde derin bir nefes aldım.

İstemesem de dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Kafası boynuma doğru eğildiğinde ufak öpücükler bıraktı oraya. Tenimi iki dudağının arasına alıp emdiğinde refleks olarak kalkan kalçalarım onun erkekliğine değmiş, boşta olan elim saçlarını bulmuştu. Emdiği yeri bırakıp yeniden öpücükler bırakarak aşağı indi. Hızlı hızlı inip kalkan göğüs kafesim heyecanımın bir işareti gibiydi. Ona karşı öyle doyumsuz olmuştum ki. Ne kadar öpse daha çoğunu, ne kadar ilerlesek hep daha fazlasını istemeye başlamıştım.

Kafasını boynumdan çektiğinde yüzünü yüz hizama getirip çenemi tuttu, dudaklarıma sert bir öpücük bıraktıktan sonra "Doyamıyorum." dedi.

Bir anda geri çekilip tişörtünü çıkardığında gözlerim yalnızca esmer tenini izliyordu. Geniş omuzları, hafif kaslı gövdesiyle bana güzel bir manzara sunarken bu sefer benim tişörtüme gitti elleri. Gözleri benden izin ister gibi yüzümü turladı. "Çıkarabilir miyim?"

Zaten bana bu halde, bu ses tonuyla 'canını alabilir miyim' dese ona da hiç düşünmeden onay verirdim.

Soluk soluğa kafamı aşağı yukarı salladım. Benim de yardımımla tişörtümü çıkardı. Önce elleri göğüs kafesim ve karnım arasında gidip geldi. Hemen ardından o göğsüme ufak ufak öpücükler kondururken ben her zamankinden hızlı atan kalbime bir dur demeye çalışıyordum. Öptüğü yerleri ufak ufak emerken yarına iz kalacak olması bile çok da umrumda değildi. O öpücüklerine devam ederken bu sefer ben onda iz bırakmak istedim. Çıplak göğsüne iki elimi koyup geriye doğru ittiğimde şaşkınlıkla karışık bir gülümseme sundu bana.

MAHMUT -gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin