AY'IN ÖTEKİ YÜZÜ

603 128 33
                                    

-23 Mayıs 2022-

Herkese Merhaba! Hoş geldiniz :)) Ben, Fatıma Zişan.

Wattpad'e yeni başlıyorum ve bu uzun yol benim için hem çok bilinmez hem de çok heyecan verici.
Umarım Ay'ın Öteki Yüzü'nü seversiniz ;)
Keyifli okumalar.

Okumaya başladığınız tarihi yazar mısınız?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım :)

Sevgiler.
_______________________

Tıpkı bir Ay gibi hep bir tarafı karanlık olan ve öteki yüzünü hiçbir zaman gösteremeyenlere...
🌑🌓🌕🌗

🌑🌓🌕🌗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-GİRİŞ-

Geçmiş, bugüne kadar gelebilir mi?

Bir yere ait olduğumu hissedememek, yersiz, yurtsuz kaybolmuş hissetmek geçmişteki hatalarımın bedelinin sadece bir misliydi. Her seferinde daha acı verici olması da diğer bir misli...

Zihnimdeki küllerin altında kalan anıların, en ufak bir rüzgarda üstünün açılması, soğukta kalması ya da ezberimde olan simaları silmeye çalışmanın zorluğu, her aynaya baktığımda gözlerimdeki sönmüş yıldızlarla karşılaşmam aslında ölmeden nasıl ölünür onu gösteriyordu. Öldürmek zorunda kaldıklarımı daha iyi anlamam için her gün kendimi öldürmem de, kendimi cezalandırmak için bulduğum yöntemlerden sadece bir tanesiydi.

Geçmişim hep hizamda benimle beraber yürüyor bir dakika bile yanımdan ayrılmıyordu. Bazen ona bakarak gülüyor bazen ise yanımdan kovmak için bas bas bağırasım, çığlıklar atasım geliyordu ama bu hiçbir işe yaramıyordu. Elimden sadece, kimsenin görmemesi için üstüne bir perde çekerek yoluma devam etmek geliyordu. Oldukça uzun bir sefere çıkmış ve önümde daha uzun bir yol varmış varsayarak, yorulmama izin vermemem lazımdı. Yürümek istemiyordum ama öyle olması gerekiyordu.

Mecburiyet hâlâ teshir eder mi?

Sessizlik, kulağımda yankılanan ve aslında nefret ettiğim çığlıklarını her seferinde haykırmak zorundaydı, çünkü ne derindeydim ne yüzeyde, ne batabiliyordum ne çıkabiliyordum. O rüzgârı nasıl durduramıyorsam ve sallanan dalları nasıl tutamıyorsam, çığlıkları da susturamayacaktım, bunu biliyordum ve bunu kabul ettiğim için kendimden nefret ediyordum.

Pişmanlık bugünden elini tutar mı?

Sadece bugünden değil, en baştan beri tutuyordu ve biliyorum ki daha sonrasında da hiç bırakmayacaktı. Bırakanlar olmuştu ama o bırakmıyordu. Kurtulmak istediğim tüm hisler hiçbir zaman peşimden ayrılmıyordu. Bazı cümleler, birbiri ile kullanılmadıklarında anlamsız kalan kelimeler, bütün hepsi teker teker yanmış kül olmuştu. Ateşle değil, küçük bir ışıkla. Önümü aydınlatması gereken tek şey de sönmüştü.

Böcekler bana doğru gelmeyi reddetmiş ve büyük bir ceza vermeye niyet etmişlerdi ama yine de tek bir yansımam, her gözlerimin içine baktığında ben biraz daha eksiliyordum.

Ölüm her şeye rağmen kol gezer mi?

Çoğu zaman terk edilmiş eski bir evde gibi hissediyordum. Dışarıda bekleyen birkaç kişi var ama içeri girmeye korkuyorlar gibi. Küçük bir odanın köşesinde kırık bir ayna ve orada kendimi göremiyor gibi. Renkli yıldızlar teker teker ve sırayla sönüyor gibi.

Yalnızlık her zaman göreceli bir kavramdı, mecazi olarak da kullanılıyordu, aslında öyle olmayıp sadece hissedildiği için de. Peki en gerçek olanı neydi? Zihnimin yalnız olması, fikirlerimin yavan kalması da yalnızlık değil miydi? Çevrendeki insan sayısı değil kalbindeki insansızlıktı, yalnızlık. Birkaç şehir ötede veya iki sokak yanında seni bekleyenlerin olması bir şey değiştirmezdi. Söylenen kelimelerin anlamsızlığıydı. "Tek başına kalacaksın," demişti bana. Kendime söylediğim yalanlara inanarak bunu hiçbir zaman kabul edememiştim. Şuan ki halimi, tüm yaşadıklarımı kendim istemiştim ve bunu zaten biliyordum ki şikayet etmeye hakkım yoktu. İsmimi, kimliğimi, şehrimi unutmuş, unutmak istemiş ama aslında onlar tarafından unutulmuştum, bunu fark ettiğimde ise zaman geriye alınamayacak kadar ilerlemişti. Bedenim dinçti ama ruhumun yarısını kaybetmiş hissediyordum.

İlk baştaki... O sabahki ve aslında geceki sessizlik ne kadar yol kat etsem de beni bırakmamıştı. Hızlı nefes alışlarım, kalbimin göğsüme çarpma sesleri ve heyecanım yok olmuştu ama o nefret ettiğim sessizliğin kulağımı dolduran sesi hiçbir zaman gitmemişti ve gitmeyecekti.

Söyledikleriyle haklı çıkanlar olmuştu, yanılanlar olmuştu ama her iki düşünce de benim defalarca ve aynı acıyla sonumun geleceğini tahmin edememişti. Hayatım sürekli eksilen ve tamamlanan bir Ay gibi yavaş yavaş aydınlanmış ve tekrar kendini karanlığa bırakmıştı ama her seferinde başa dönerek işkence etmeyi bırakmamıştı ve bırakacak gibi durmuyordu. Her şeye alışırdım ama buna alışmak ve alışmaya çalışmak için harcadığım zaman kavramı benden çalacak gibiydi. Sanki yeterince çalmamış gibi...

Ay'ın Öteki Yüzü, benim uzun zaman önce kurgulamaya başlayıp onun bir sene sonrasında ise yazmaya başladığım ve bu sürecin de çok fazla zaman aldığı bir kurgu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ay'ın Öteki Yüzü, benim uzun zaman önce kurgulamaya başlayıp onun bir sene sonrasında ise yazmaya başladığım ve bu sürecin de çok fazla zaman aldığı bir kurgu. Okuduğunuz bölüm giriş bölümü fakat aslında daha çok tanıtım tadı vermek istedim. Her bir cümle birer spoiler hükmünde diyebilirim ;)

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, desteklerinizi esirgemeyin lütfen.

AY'IN ÖTEKİ YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin