Ama Selma teyze ile Büge ablayla iyi anlaşmıştık.

Mutfağa girince annemi, Selma teyzeyi ve Bilge ablayı görünce hepsine günaydın diyip mutfaktaki küçük masaya oturdum.

"Kuzum sen yine mi okula gitmedin?" Selma teyzeye döndüm.

"Şey yarın gideceğim." Kafasıyla beni onaylamadı ama yapacak bir şey yoktu. Bir anda mutfağın kapısı açılınca o tarafa baktım.

"Herkese günaydın ve merhaba anne! Ben şimdi çıkıyorum haberiniz olsun kahvaltıyı bizimkilerle edeceğiz. Adel de gelsin diyeceğim ama o bize karşı bir kin beslediği için kabuk etmesini beklemiyorum. O yüzden görüşürüz." O kadar hızlı konuşmuştu ki çoğu kelimesini zar zor anlamıştım. Sonraki cümlesini söylerken ona göz devirmiştim ama o sadece omuz silkti.

Annem bir şey diyemeden çıktı. Bu aralar annemle Bora'nın arası anladığım kadarıyla kötüydü. Nedenini bilmiyordum.

Biz de kahvaltı edince ben yürümek istediğimi söyleyip çıktım. Elimdeki telefonun titremesiyle gözlerimi telefona çevirdim. Alper mi?

Alper mi arıyordu şu an ciddi ciddi?

Ne?

Daha fazla bekletmeden telefonu açtım.

"Bir hafta da 75 cevapsız arama nedir kızım ya?" Sesinden de duyduğum üzere iyiydi bence bu kadar yeterli.

"İyi misin? Nasıl oldun?" Arkadan İdil'in sesini duymamla onun da orada olduğunu anladım. Alper'e söyleniyordu. Bir süre sonra Alper'in verdiği cevap bir tık beni şaşırttı.

"Gel kendin gör bakalım." Delirmiş miydi bu?

"Delirdin mi? Tamam bence gayet iyisin." Tam telefonu yüzüne kapatacakken yeniden konuştu.

"Gelip kendi gözlerinle görmeni beklerdim,   sonuca hasta ziyareti diye bir şey var değil mi sarışın?" Bu suçluluk duygusunun önüne geçemiyordum ama yine de gitmezdim. Bu sefer cidden bizimkilerin elinde kalırdım. Bir dakika ya ne alaka? Onları ne ilgilendirirdi ki? Bence gidip görmemde bir sakınca yoktu.

"Adel?" Hiç düşünmeden ağzımı araladım ve ben bile söylediğime inanmadığım o cümleyi kurdum.

"Konum at."

...

Bir önümdeki binaya bir de bulunduğum siteye bakıyordum. Aptalca bir fikirdi. Belki hataydı ama fazla da umrumda değildi. Zaten yaptığım çok hata vardı. Bu sefer de bir tane yapmamdan bir şey olmazdı.

Burası büyük bir siteydi. Zor da olsa kapıyı çaldım. Kapı yavaşça açıldı.

Saçları dağınıktı ve üzerinde gri bir tshirt, altında da siyah gündelik bir şort vardı. Yani rengi biraz soluk olsa da bence gayet iyiydi.

"Girsene içeri." Tereddütle içeri girdim. Büyük bir evi vardı. Uzun koridorda o önde ben arkada yürümeye başladık. Aşırı garip gelmişti şu an. Arkasını dönüp beni inceledi.

"Endişelenmene gerek yok sarışın. Seni yemem." En sonunda salona geldiğimizde koltuğa oturunca o da karşıma oturdu. Telefona İdil'in de sesi gelmişti ama sanırım şu an yoktu. Bu sefer benim telefonda ona sorduğum soruyu o sordu.

"İyi misin?" Mırıldandım.

"Hı hı." Daha çok etrafı inceliyordum ona bakmamak için. 

"Bizimkiler benim için endişelendiğini söyledi." Ne anlam çıkarmıştı buradan?

"Bir tarafların kalkmasın Alper. Sadece benim yüzümden olduğunu bildiğim için..." Sözümü kesti.

"Tamamdır sarışın. Kızma ya." Alayla yüzüne baktım.

ÇıkmazWhere stories live. Discover now