~8~

5.1K 262 91
                                    

Medya:Deniz

1 gün sonrasından...

Yamaç neyden bahsetmişti. Neyi bilmiyordum ki ben? Hiç bir fikrim yoktu.

Aklım o kadar karışıktı ki bir gündür. Okula gitmemiştim. Kendi evimdeydim. Düşünmeye böylelikle fırsatım olmuştu. Telefonumun çalmasıyla telefonu elime aldım. İdil arıyordu. Açıp telefonu kulağıma götürdüm.

"Sizinkiler okulda ama sen yoksun. Neredesin Allah aşkına?"

"Evdeyim, İdil."

"Ne demek evdeyim. Yamaç izin verdi mi?" Gerçekten sinirleniyordum.

"Onun izin vermesine gerek yok bence." Uzun bir süre telefonda sessizlik oldu.

"Adel benim seni bir yere götürmem lazım akşam." Ne diyordu o? Ne yeri acaba?

"Nereye İdil?" Yine sessizlik olunca dayanamayıp yeniden ben konuştum. İçimde çok kötü hisler vardı.

"İdil, duyuyor musun beni? Ne yeri diyorum?" Bir iç çekiş sesi geldi. En nihayetinde sesi çıktı.

"İki saat sonra seni almaya geleceğim. Kimseye bir şey söyleme Yamaç'a filan!" Ben daha bir şey diyemeden telefon kapandı. Noluyordu yine kim bilir? Umarım kötü şeyler olmazdı. Nereye gidebiliriz ki sonuçta değil mi?

Hızlı bir şekilde duşa girip çıktım. Saçlarımı kuruturken telefonuma gelen bir mesaj sesiyle oraya baktım. Enis mesaj atmıştı.

Bu sefer seni almaya ben geliyorum. Biliyorum çok sevindin yamaçtan sonra. Yamaç gelse ne yapacaktın kim bilir?"

Mesajı kapatıp ne bahanesi üretmeliyim diye düşünürken aklıma gelen şeyle hemen cevap yazdım.

Enis beni almaya gelmesen olur mu? Gerçekten başım çok ağrıyor.

Ya ne kadar saçmaydı şu an. İdil'le gideceğimi neden söyleyemiyordum ki ona? Aman neyse her şeyden haberleri mi olacaktı sanki? Gelen mesaj sesiyle geri oraya baktım.

Tamam söylerim bizimkilere de iyi misin? Hızlıca evet yazıp gönderdim daha fazla yalan söylemek istemediğimden telefonu yatağın üzerine fırlattım. Ne oluyordu İdil'e acaba? Neler olacaktı veya? Onda bir haller vardı da zaten artık ne diyeyim hayırlısı.

Hızlıca kotumu ve siyah dar bir bluz giyip deri ceketimi üzerime giydim. Telefonumu da alıp evden çıktım. İdil'i bizim bahçede gördüğümde yüzü bembeyazdı. Noluyordu bu kıza?

"İdil, nolduğunu söyleyecek misin artık?" Uzun uzun yüzüme bakıp sarıldı.

"Olacak her şey için özür dilerim ama mecburum." Ne diyordu? Ne olacaktı?

"İdil ben gerçekten seni anlamıyorum. Ne olacak şimdi?" Kollarını benden ayırıp gelen taksiye bindirdi beni. Daha sonra da kendisi bindi.

"Adel, yapmak mecburiyetindeydim tamam mı? Bana kızacaksın biliyorum ama..." Ne diyordu gerçekten anlamıyordum. Sesimi yükseltmek zorunda kaldım çünkü artık dayanamıyordum.

"İdil, neyin mecburiyetindeydin söyler misin artık, lütfen?" Gözlerini benden kaçırdı.

"Özür dilerim sadece bunu bilmeni istiyorum." İdil ne diyorsun Allah aşkına ya. Taksiciye döndüm.

"Abi taksiyi durdurur musun?" Adam beni dinlemeyip sürmeye devam etti. Noluyordu abi ya!

"Size diyorum, arabayı durdurur musunuz?" Sabrım sınanıyordu gerçekten yani. Adam en sonunda durdurduğunda indim. İdil de indi. Daha sonra adam yoluna devam etti. Bir villanın önündeydik.

ÇıkmazWhere stories live. Discover now