~16~

3.9K 232 140
                                    

Dünyanın en güzel şeyi tabii ki de çizgi film izlemek. Aksini iddia eden olursa benim hayatımdan çıkabilir yani.

En sonunda eve gelmiştik. Gece yarısını geçiyordu saat. Ben de oturmuş çizgi film izliyordum. Benim max aktivite.

Telefonun şarjı bitmeye yakın uyarı gelince mecburen telefonu kapatmak zorunda kalmıştım. Kendimi yatağın üzerine bıraktım. 

Bugün deli gibi uyuduğumdan uykum da yoktu.

Kapı tıklatılınca ben daha bir şey diyemeden kapı açıldı. Yattığım yerden kalktım. Sevda hanım gelmişti.

"Kızım uyumamışsın." Başımı salladım.

"Bugün uyuduğum için uykum yok." Çok mu kaba davranıyordum bilmiyorum ama hiç bir şey olmamış gibi de davranamazdım.

"Kızım bizim çocuklarla iyi anlaşıyorsunuz değil mi?" Yamaçları kastetiyordu.

"İyi anlaşıyoruz ya." Aynen canım çok iyi anlaşıyoruz. Böyle beni bir yerlere sürükleyip duruyorlar. Tehdit etmeler filan... Mükemmel anlaşıyoruz yani.

"Eğer bir sıkıntı olursa benimle paylaşmaktan çekinme olur mu? Beni istemediğini biliyorum ama eğer biri bir şey derse ben senin için herkesi, her şeyimi karşıma alırım." Kendimi kötü hissetmiştim. Kadının gözleri dolmuştu, beni istemediğini biliyorum derken. Şu an çok suçlu hissetmiştim kendimi.

"Teşekkür ederim her şey için Sevda hanım." Bir süre sessiz kaldı.

"Sanki 'Hanım' biraz mesafeli bir sözcük değil mi? Anne desek olmaz mı?" Kadın önümde neredeyse ağlayacaktı. Cidden sanki nefesim kesiliyor gibi oluyordu. Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki şu an...

"Anne, bugün birlikte uyuyalım mı?" Geçmişi veya geleceği düşünerek demedim  'anne' kelimesini. Ben şimdiyi düşündüm sadece şu anı... Zaten geçmişi düşünseydim böyle bir kelime kullanamazdım. Bana sıkıca sarılınca ben de ona sarıldım. O kadar huzurlu hissediyordum ki kendimi...

'Anne şefkati' denen şey bu olmalıydı sanırım. Belki herkes için saçma gelecekti ama ben hayatımda ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum. Bu his cidden tarif edilemezdi. Bambaşkaydı...

...

Bugün cumartesiydi. Evet dünyanın en güzel günü. Cidden bu hayatta en sevdiğim gün cunartesi. Pazardan da nefret ederim. Pazar gelince pazartesi telaşı başlıyor çünkü. İğrenç bir gün.

Ve dün gece de hayatımın en güzel gecelerinden biriydi. O kadar mutluydum ki dün... Sevda hanım uyandığımda yanımda yoktu. Büyük ihtimalleri erken uyanmıştı.

Hızlıca üzerime rahat bir şeyler giyinip telefonumu şarj aletinden çektim. Kapı tıklatılınca oraya döndüm. Eray gelmişti.

"Günaydın!" Bende ona günaydın diyince kapıyı kapatıp içeriye girdi.

"Annemler aşağıya çağırıyor seni kahvaltı için." Çok mu uyumuştum acaba?

"Geç mi kaldım?" Başını hayır anlamında salladı.

"Daha Bora ile Tolga da ortalıkta yok merak etme."

...

Herkes sessiz bir şekilde kahvaltısını yapıyordu. Yani ufak tefek sohbetler vardı masada yine de genel olarak sessizdi.

"Akşam yemeğine bizimkileri çağıralım diyorum Sevda. Sen ne diyorsun?" Cihan Bey'in sorusuyla Sevda hanıma döndüm. 'bizimkiler' kimdi ki?

"Olur hem çocuklarda iyi anlaşıyor zaten." Çocuklar da iyi anlaşıyor dediğine göre demekki şu bizimkilerin aileleri filan. Zaten yıllardır hepsinin dost olduğunu biliyordum anlatmışlardı. Tolga konuştu.

ÇıkmazWhere stories live. Discover now