44 FİNAL

363 28 28
                                    

Taehyung;

Herkes yayın için hazırlanırken bir köşeye geçmiş uykumu almaya çalışıyordum. Yayın başlamadan üzerimdeki ağırlığı atmazsam yayın boyunca esneyip dururdum ve bunu istemiyordum. Fanların enerjik ve mutlu halimi görmelerini istiyordum. Onlara da mutluluk verebilecek halimi.

Yattığım yerde döndüm. Sadece yarım saat önce konuştuğum sevgilimi düşünürken uyumak pek de kolay olmuyordu. Onu şimdiden özlemiştim. Sürekli konuşsak bile yetmiyordu. Haklıydı, aylarca görüşemediğimiz, sadece telefonda kaldığımız da olmuştu ama bu kez daha farklıydı. Gün geçtikçe ondan ayrı kalmak zorlaşıyordu. Neyse ki konserin hemen ardından Kore'ye dönebilecektim. 

Kore'ye geri döndüğümüz gün açıklama yapılacaktı. Seul'ün adı hemen söylenir miydi bilmiyordum ama bir sevgilim olduğu net bir şekilde onaylanacaktı. Sanatçının ve hayatının gizliliği sebebiyle belki ismini vermezlerdi. Her ne kadar herkes onu tanısın istesem de diğer yandan başına benim yüzümden bir şey gelmesinden korkuyordum. Bu yüzden şirket ne derse onu kabul edecektim.

"Taehyung telefonun çalıyor!" Personelin getirdiği telefonu alırken gülümsemeye çalıştım. Tüm ağırlığa rağmen arayanın Seul olduğu düşüncesi ile içime tuhaf bir enerji dolmuştu. Henüz yarım saat olmuş olsa da özlemiş olabilirdi sonuçta, ben çoktan özlemiştim.

Kim arıyor diye baktığım zaman gülümsemem yüzümde dondu. Arayan Seul değildi.  Neden beni arıyordu şimdi bu? Çağrıyı meşgule atıp telefonu yana bıraktığım zaman yeniden çalmaya başladı. Israrla arıyordu. Yeniden reddettiğimde mesaj gelmişti.

"Açmazsan pişman olacaksın. Seul'le alakalı!"

Seul mü? Yine Seul'un başına bir bela mı açmıştı? Bu kez de benzer bir şeyse onu kesinlikle affetmeyecektim.

Aceleyle onu geri aradığım zaman çalmadan telefonu açmıştı.

"Taehyung ah!"

"Ne oldu? Bu kez ne yaptın?" Bıkkınlıkla sorduğum soru karşısında bir an için afallasa da bu tepkiyi tahmin ediyor olması gerekirdi. En son Dohwa ağabeyden duyduğum şeylerden sonra ondan iyi bir şey bekleyemezdim.

"Ben.. Ben bir şey yapmadım." Eun Sara kendini savunmayı bırakıp olanları anlatırken ne kadarı gerçekti ne kadarı yalandı sorgulamadım bile, konuşurken kullandığı cümleler Sara'nın ağzından çıkamayacak kadar Seul'e aitti. Bu cümleleri kendi başına uydurması mümkün değildi. Seul gerçekten ailemle onun arasında seçim yapmamam için beni bırakıyor muydu? Terk mi edilmiştim? 

Jimin haklıydı. O haklıydı ve ben aptal gibi Seul ailemin kararını öğrendiği halde onu orada bırakıp buraya gelmiştim.. Bunu nasıl tahmin edemezdim? Hemen şimdi çıkarsam yetişebilir miydim?

Telefonun elimden düşmesini engellemek yerine kendiliğinden akan gözlerimi silmeye başlamıştım. Her şeyi halletmiş, her şeye hazır olduğumu söylemiştim ama yine de gidiyor muydu? Sadece yarım saat önce bana beni sevdiğini söyleyen kendisi değil miydi? Nasıl gidebiliyordu? Tanrım bu nasıl bir ikilemdi?

Yerimden fırlayıp Kore'ye geri dönmek için Sejin ağabeyle konuşmaya çıktım. Etrafta olan insanları umursamadan her şeyi neredeyse ışık hızında anlatmaya başladım. Amacım beni hemen göndermesini sağlamaktı. Onunla konuşmadan gitmesine izin veremezdim.

Sejin ağabeyi ikna etmeye  çalıştığım zaman bana her şeyi halledeceğibi söyleyip sakin olmamı istemişti. Nasıl sakin olabilirdim? Nasıl halledecekti? Belki de çoktan gitmişti bile? Yüzüme uzanan elleri yanaklarımı kurulamaya çalıştığı zaman geri çekildim. Bana yardımcı falan olmayacaktı..

Redamancy ❦ KTHWhere stories live. Discover now