4

687 66 125
                                    

Medya çok sevgili Jungkook'cuğum. 🐰 Gününüzü gülüşüyle güzelleştirsin diye koydum.. Okuyan herkese şimdiden teşekkürler. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar.

Sabah rutinim her gün olduğu gibi yoğun başlamıştı. İlk iş olarak sarıkızı ziyaret etmek zorundaydım. Akşama kadar eve gelemeyebilirdim o yüzden yemeğini verip alacağım sütü almalı ve tabi ki hanımefendinin gönlünü hoş etmeliydim. Arka bahçede kalan ahıra doğru yürürken üzerimdeki ceketi düzeltmek zorunda kalmıştım. Çünkü erken saatlerde olduğu için hava soğuktu, hatta çimlerin üzerindeki çiğler bile duruyordu.

Sarıkızın yanına girdiğim zaman, kendine has sesiyle bana söylenip yattığı yerden kalktı. Anlaşılan bugün her zamankinden erken geldiğim için hanımefendi rahatsız olmuştu. Yanına yaklaşıp poposunu şaplakladığım zaman kuyruğuyla sinek avlar gibi elimin üzerine vurdu.

"Ne oldu ne? Yaramaz!"

Benimle temas kurmaktan hoşlanıyordu. O yüzden çabucak sırtını ve boynunu kaşımaya başladım. Homurdanmayı bıraktığı zaman yüzüme yerleşen gülümsemenin sebebi sevgime karşılık buluyor olmamdı. Onu seveceğimi hissettiği zaman kolumun altından çıkmıyordu.

Uzananamayacağı yerlerini kaşıdığımdan emin olunca samanlıktan kuru ot getirip, yemliğine güzelce yerleştirdim. O ağır ağır yemeğini yerken benim onu sağmam daha kolay oluyordu. Bu fırsatı kullanarak çabucak kovayı doldurdum. Yakında sağmayı bırakmam gerekecekti o zamana kadar bu şekilde idare etmem gerekiyordu.

Elimde süt kovasıyla ahırdan çıkmıştım ki temiz hava yüzüme çarpınca burnumda bir sızı oluştu. Aslında sarıkızın bağlı olduğu yer havadar olduğu için çok fazla inek kokmuyordu ama sağım yaparken bana yaslanmayı sevdiği için sarıkız gibi kokuyordum. Burnumdaki sızının sebebi de bu kokuydu. Ahırdayken fark edilmiyordu ama daha sonra burnumu yakacak kadar keskin bir hal alıyordu.

Dışarıdaki işim bitince neredeyse titreyerek mutfağa dönmüştüm. Sütü süzdükten sonra ocağın üzerine atıp kaynatmam gerekiyordu. Misafirlerim uyandığı zaman sıcak süt içmek isteyebilirdi.

Yüzümü buruşturup etrafıma baktım. Kendime bile kokuyordum. Çocuklara kim bilir nasıl korkardım? Neyse ki kimse uyanık gibi görünmüyordu. Duş almak zorundaydım. Ve bunu kimse uyanmadan evvel yapmalıydım.

Ocağın üzerindeki süt pişene kadar telefonumu kurcaladım. Bugün yapılacak şeylerin listesi vardı ekranda ve dün kaydettiğim tamir edilecek şeyler listesi. İkinci listeyi düzeltip Kim amcaya gönderdim. Yapılacak şeylere karışmamı istememişti o yüzden buradan sonrasını onlara bırakıyordum. Nereyi isterse orayı tamir de edebilirdi.

Ben telefonumla oynarken hazır olan süt kabarmaya başlayınca altını kapatıp yukarı çıktım. Hemen duşa girmek istiyordum ama aklıma dün gece çalıştırdığım çamaşır makinesi gelince duşu ikinci plana atıp seleyi kaptığım gibi çamaşır odasına geçtim. Makinede her tür kıyafetim vardı ve başka birinin görmesini kesinlikle istemezdim. Makineden kıyafetlerimi alıp yalnızca odamdan çıkılabilen balkondaki askıya asarken aklımda sürekli dikkat etmem gereken şeyler geziyordu. 'İç çamaşırlarını görmelerini istemezsin. Makinede çamaşır bırakma, çocuklar uyanmadan evvel duşunu al' . Son tişörtümü de askıya yerleştirmiştim ki o sesi duydum.

"Günaydın Seul hanım!" Yüksek sesle bana seslenen o sesi bulmak için aşağıya baktığım zaman spordan geldiği her halinden belli olan Jungkook'la göz göze geldik. Yüzünün ve boynunun etrafına toplanmış olan su damlaları sabah güneşinin altında ışıl ışıl parıldıyordu. Nefesini henüz düzene sokamamış olsa da yorgundan ziyade mutlu görünüyordu. Mutluluğu gözlerinde bir parıltıya sebep olmuştu. Bu kadar erken kalkmasını beklemediğim için şaşkınlıkla saate baktım. Gördüğüm kadarıyla çok da erken sayılmazdı.  "Saat kaç?" Saate baktığımı fark ettiği zaman sorduğu soru beni daldığım alemden çıkarmıştı.

Redamancy ❦ KTHOù les histoires vivent. Découvrez maintenant