37

230 22 10
                                    

(Buraya bir not! Grammy'e ihtiyacımız yok Grammy'nin bize ihtiyacı var! Her zaman olduğu gibi yine büyük haksızlıklar olduğunu düşünüyorum. Kazanamadıklarını duyunca delirdim çünkü performansları tüm olumsuzluklara rağmen mükemmeldi. Hastalıktan yeni çıkmış iki üyemiz ve kolunu kullanamadığı halde katılan bir üyemiz varken (ki ani harekette bile o denli acıyan o kolla o çocuk dans etti) bu denli uğraşılmıs bir dans yeni bir kareografi... Çocukların emeklerine gerçekten her sene olduğu gibi yine yazık ettiler. Bu kadardı..)

Seul:

Ruhum da bedenim de isyan ediyor gibiydi. Bazı şeyleri kabullenemiyor ve kabullenmediği şeyleri uykuya katmak, unutmak istiyordu. Yaşanmamış olmasını istediğim çok şey olmuştu belki ama hangisi kalbimi böyle parçalamış, beni kendimle kavga eder hale getirmişti ki? Hayır olamazdı değil mi? Beni çok düşündüğü için bana ev bıraktığını düşündüğüm, delicesine sevdiğim, her zaman sevgiyle ve minnetle andığım babam, beni yüzüstü bırakmazdı değil mi? Bana bunu yapmış olamazdı.

Uzun yıllar boyunca yalnız yaşamıştım. Teyzem ve ailesi tarafından hor görülmüş ve yapmadığım şeylerle suçlanmıştım. Başarılarım kopya sayılmış, emeklerim yetersiz bulunmuştu. Yıllarca...

Evden ayrıldıktan sonra kimsem olmadığı için bolca kandırılmış ve kullanılmıştım. Parasız kalmıştım, emeklerimi çalan patronlarıma tek kelime edememiştim çünkü benim için gelecek kimsem yoktu. Yalnız ve kimsesizdim..

Değil miydim? Bunca zaman yalnız değil miydim? Madem yalnız değildim, madem kimsesiz değildim neden bütün bunları yaşamak, tek başıma katlanmak zorunda kalmıştım? Ben nerede yanlış yapmıştım? Ne suçum vardı baba?

Gerçekten Sara ile kardeş olabilir miydik yani? Hayatını kıskandığım Sara'yla, aslında benzer bir hayatım olabilir miydi yani? Öyleyse neden onun kendini koruyan bir ailesi varken benim hiç olmamıştı? Annem yüzünden miydi? Zavallı annem miydi babamın beni terk etmesi? Yoksa yüreksizliği miydi?

Ağabey mi? O çocuk yalan söylüyordu. Benim babam yaşıyor olamazdı. Yaşıyor muydu? Şaka yapıyor olmalıydı. Şaka değilse daha kötüydü. Babamı ölmüş bilirken ona öylesine büyük bir saygı duyuyordum ki... Bize sahip çıkmaya çalışırken talihsizce ölmüş, buna rağmen kızını düşünmüş bir babaya nasıl saygı duyulmazdı? Oysa bugün öğrendiğim gerçek bambaşkaydı. Bugün yaşadığını, benden haberinin olduğunu ve beni bir başıma bıraktığını öğrenmiştim. Ona olan bütün saygım sevgim uçup gitmişti.

Gerçekten kendisi öyle bir hayatı yaşarken bana razı gördüğü hayat bu muydu? Hangi baba kızını böyle bir toplumda bir başına bırakırdı? Oğlu ve kızı en iyi imkanları alırken ben yıllarca teyzeme hizmet etmiştim. Kalan yıllarımda ise yeni bir hayat kurabilmek için insanların beni ezmesine müsade etmek zorunda kalmıştım. Daha yeni yeni hayatımı kurtardım dediğim anda yine insanların insafına bırakılmıştım.. Adalet neredeydi? Beni bu zorluklarla savaşırken gören babam neredeydi? Böyle babalık mı olurdu?

Benim suçum neydi tanrım? Ne günah işlemiştim? Gayrimeşru çocuk olmayı seçen ben değildim ki! Beni dünyaya getiren kendisiydi. Neden günahını bana çektirmişti?

Annemin ve senin kararın değil miydim baba? Neden hayatımı mahvetmiştin? Bana nasıl kıymıştın?

Saçlarımı okşayan parmaklar sırtıma uzanıp beni biraz daha kendine çekti. Biraz sonra sıcacık dudakları alnımdaydı. Burada olduğunu hatırlatmak ister gibi düzenli aralıklarla öpüyordu dudaklarının denk geldiği yerleri, bazen saçlarımı bazense yüzümde herhangi bir yeri.

Redamancy ❦ KTHWhere stories live. Discover now