13

451 40 43
                                    

Yoon Seul

Ne için yaşadığımı unutmuştum. Sahi neden doğmuştum ve ne için yaşamıştım? Tüm hayatım yaşamak için sürünerek geçmişti peki ne yaşamıştım? Hiç hayalim var mıydı? İstediğim şeyleri yapabilmiş miydim? Sıradan hayatımdan bir gram öteye gidememiştim.

Dünyaya sadece nefes almak ve ibadet etmek için mi gelmiştik? İkincisi konusunda çok da kendimden emin değildim. Evet kötü biri sayılmazdım ama bu yeterli miydi?

Tüm yetersizliğim ile ölüp gidiyordum. Hayalim var mı yok mu bilmeden karanlığa karışacaktım. Unutulacaktım değil mi? Herkes 3 günden sonra unutulurdu.

Her şeyden umudumu kestiğim anda belime sarılan kollar beni yukarıya doğru çekmeye başlamıştı. Son bir çabayla belimdeki kollara tutunup beni yukarı çekmesine izin verdim. Ağır çekimde gibi hissedilen o anlardan birini yaşıyordum. Yavaşça yukarıya çıktıkça ciğerime dolan havayla karışık su, öksürük krizine girmeme sebep olmuştu. Yüzüme gelen saçları arkaya doğru atıp ağır çekimin etkisinden kurtuldum. Aynı anda yüzüme dokunan başka eller de vardı.

Yüzümdeki saçlardan kurtulduğum için daha sağlam bir hava sahasına ulaşabilmiştim. Tekrar derin bir nefes alıp yüzümdeki suyu uzaklaştıran ellere yardım ettim. Ellerim parmaklarına dokunduğu zaman sızlayan gözlerimi birkaç defa kırparak etrafımı görmeye çalışabildim. Her yer bulanıktı.

Görüşümü düzeltmeye çalışırken birkaç saniyeliğine gözleri ile buluşmuştu gözlerim. Ellerini yüzümden indirdiğini görebilmiştim. Beni sağa doğru çeken bedeni hissedebildim. Gözlerimi kapatıp elimi, beni yönlendiren çocuğun göğsüne koydum. Bir öksürük krizini daha atlatmam gerekiyordu. Deli gibi atan kalbim ve zor aldığım nefesi düzeltmeme hiç de yardımcı olmayan bu öksürük krizine içimden kızsam da ciğerime kaçan sudan kurtulmaya çalıştığını tahmin edebiliyordum.

Yavaşladığı zaman ona baktım. Islanmış siyah saçlarının yüzünün etrafına döküldüğünü gördüm, yüzünde ve üzerinde havuzdan çıktığını belli eden su damlaları vardı. Kafasını sallayıp saçlarını alnından uzaklaştırdıktan sonra yüksekliği yavaşça azalan basamaklarda durdu. Suyun ancak belime geleceği bir yerde ayaklarımın yere basmasını sağladıktan sonra bana baktı. Bakışlarım onunkiyle buluştuğu zaman az evvel yaşadığım çaresizliği hatırlayarak dolan gözlerime engel olamadım. Elimi kaldırıp burada olduğundan emin olmak ister gibi yanağına yerleştirdiğim zaman sessizce bekledi.

Çırpınırken yorulan bedenimi onunkine yaslayıp tuttuğum yaşların akmasına izin verdim. Az önce ölebilirdim.

Alnımı göğsüne yasladığım zaman sırtıma dokunan elleri beni kendisine çekmişti. Kollarının arasına sığınırken tek istediğim sakinleşmekti. Tanıdık kokusunu solurken biraz olsun sakinleşmeyi umuyordum. Hala belimde olan elini sırtıma doğru çıkarıp beni kollarının arasına hapsettiğinde sessiz hıçkırıklarım yerini iç çekişlere bırakmıştı.

Dakikalar sonra ancak kendime gelebilmiştim. Nefesim düzene girmiş sayılmasa da artık ağlamıyordum. Ayaklarım ve bedenim uyuşmuş gibiydi.

"İyi misin?" Henüz geçmiş olan öksürük krizim tekrar gelmek istiyordu. Ama ben buna izin vermek istemiyordum. Yavaşça kafamı sallayıp iyi olduğumu belli ederken hafif geriye çekilip bana baktı. İyi olduğuma karar vermiş olmalıydı ki kollarını tamamen çekmişti üzerimden. Kollarından ayrıldığım zaman hissettiğim boşluk o kadar kötüydü ki bir de bunun için ağlayabilirdim.

Yanımdan geçip arkaya ilerledi. Gittiği yeri görebilmek için uyuşmuş bedenimi kıpırdatıp ona doğru döndüm. Varlığını az evvel fark etmediğim pati'ye doğru yürüyüp hayvanın kafasını okşadı.

Redamancy ❦ KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin