prologue

707 52 43
                                    

çok eşyası bulunmayan ancak oldukça büyük olan, özellikle koyu renklerle dizayn edilmiş bir odada tek başınaydın, her zaman olduğu gibi.

zihnini meşgul eden bazı düşünceler vardı. O düşünceler hep vardı ve orada olmaya, seni rahatsız etmeye devam edeceklerdi.

"neden?" diye mırıldandın sessizce, kimse seni duyamazdı, kimse sana cevap veremezdi ama sorma gereği duymuştun kendine.

güzel bir soruydu, senin aksine. her şey güzeldi, yüzün hariç, sen hariç. aklından atamadığın düşüncelerden biri de buydu.

"neden güzel değilim?"

her sabah, okula giderken insanları gözlemlerdin gizlice. hepsi o kadar güzeldi ki, kendinden bir kere daha nefret etmene sebep olurdu bu. makyaj yapmaya ihtiyaç duyan onlar değildi, sendin. ama sen o kadar beceriksizdin ki, bunu bile başaramazdın.

yeteneğin, başarın, elde tutulacak hiçbir şeyin yoktu senin. ne zaman bir şeyler yapsan, bir şeyler için çabalasan, yaptıkların yetersiz görülür ve başarısız olurdun. ailenden, arkadaşlarından, tanımadığın insanlardan bile "İşe yaramaz." lafını duyardın her zaman.

"neden böyle olmak zorunda?"

yanaklarından akan yaşları sildin hızlı bir şekilde. ağlamak seni daha da çirkin gösterirdi, fazlası mümkünmüş gibi.

her akşam eve dönerken, birlikte gülüp eğlenen insanlara imrenerek bakardın, kıskanırdın onların hayatını. sonra bu yüzden kendinden nefret ederdin, onlar gibi olamadığın için.

hiç sevilmemiştin, hiç arkadaşın olmamıştı, hiç o insanlar gibi içten bir şekilde gülümseyememiştin.

"neden ben değilim ki?"

gözlerindeki yaşların akmasına izin verirken ellerinle yüzünü gizledin. ne zaman ağlamıştın en son?

muhtemelen, uzun bir zamandan sonra ilk defa birinden hoşlandığını fark ettiğinde ağlamıştın.

yanındaki kızlara baktığında anladın ki seni asla sevmezdi o, seni sevmesi veya sevmemesi için önce seni fark etmeliydi. Seni asla fark etmeyecek, seni beğenmeyecek birinden hoşlanmak... gerçekten aptallıktı. bak, sevmemesi için bir sebep daha vardı.

aptaldın sen.

o kadar aptaldın ki, seni izleyen bir çift yeşil gözden habersiz yaşıyordun hayatını. o yeşil gözler ise sana öyle bakıyordu ki, onun bakışlarını fark etseydin bile altındaki anlamı bilmeden, düşündüğün tek şey şu olurdu: "yine birilerini rahatsız ediyorum sanırım."

saatlerce ağladıktan sonra yorgunluktan uyuyakaldığın, kabuslarının arasında sıkışıp kaldığın bir zaman diliminde, telefonuna kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj bildirimleri iletildi.

vas 16 | yeager Where stories live. Discover now