Bora kantine doğru yöneldiğinde ben ne yapmam gerektiğini hatırlatıp durdum. Bora da durdu.

"Yok yani daha neler. Kantine de mi gelmeyeceksin?" Ne sanıyorlardı bunlar kendilerini?

"Hayır gelmeyeceğim." Sınıfa doğru yöneldiğimde birinin beni çekmesiyle az kalsın düşüyordum ama en sonunda dengemi sağlamıştım. Bora olduğunu sanmıştım ama Yamaçtı. Şaşırdık mı? Hayır. Kolumdan tutup yavaş bir şekilde beni kantine doğru sürükledi. Evet yavaş bir şekilde sürüklemek...

"Yamaç ne yapıyorsun bıraksana." Göz devirip beni kantine soktu. Bizimkileri görmemle onlara doğru gittiğimizi anladım kimse yoktu kantinde bizden başka. Sanırım ders filan başlamıştı veya başlıyordu. Bora bir sandalyeyi çekince Yamaç da beni ona oturtturdu.

"Tamam her şeyi bana zorla yaptırın böyle, noluyor yani?" Yamaç ile Bora da oturdu. Enis,

"Sakin ol." Yamaç söze girdi.

"Adel asıl sana noluyor daha dün gülüyordun her şey iyiydi bugün noldu?" Bora devam ettirdi.

"Bir gün iyi bir gün kötü mü davranacaksın cidden?" Ya valla küçükken evdeki vazoyu kırıp azar yiyen çocuk gibi azarlanıyordum ve bu cidden sinir bozucu bir şeydi. Olay büyümesin diye konuşmadım. Konuşup bağırsam bile onlara göre hep haksız olan bendim sonuçta. Enis araya girdi.

"Tamam oğlum yeter fazla üzerine gitmeyin kızın." Hiç birisine bakmıyordum ama kendi içlerinde bir şekilde anlaştıklarını biliyordum. En sonunda Savaş lafa girdi.

"Ben bir şeyler söyleyeyim yemek için o zaman. Ne istiyorsunuz?" Yamaç cevap verdi.

"Kafana göre al bir şeyler." Savaş bana döndü.

"Adel senin başka istediğin bir şey var mı?" Kafamı 'hayır' anlamında salladım. Cidden moralimi bozmuşlardı. Hâlâ da onları affetmemi bekliyorlardı. Cidden tuhaf.

...

Zorla da olsa bir şeyler yedirtmişlerdi. Elimdeki çikolatanın kabına abuk subuk bir şekiller yapmakla meşguldüm. Onlar da yine konuşuyorlardı. Bir an tenefüs zili çalınca ilk gelen İdil oldu ve direk bizim masaya doğru yöneldi. Benimle konuşacağını düşünürken Bora'nın yanına gitti. Doğru ya o Bora'dan hoşlanıyordu.

"Bora yalnız konuşabilir miyiz?" Bora ayağa kalktı.

"Konuşalım bakalım." Beraber kantinden çıktılar.

"Noluyor şimdi?" Mırıldandım.

"İdil Bora'dan hoşlanıyor, sanırım onunla ilgili." Enis,

"He onu biliyoruz zaten." Nereden biliyorlardı ki? Ben mi önceden söylemiştim. Valla gitgide alzheimer oluyordum da hayırlısı artık. Bora kantine girince hepimiz oraya baktık. Bu kadar kısa konuşmuş olmamaları lazım değil miydi? Benim aklımdan geçeni Yamaç sordu.

"Bu kadar kısa ne dedi o salak sana?" Bora bir bana bir de ona baktı.

"Benden hoşlandığını söyledi bende tamam diyip geldim işte." Tamam mı demiş? Savaş,

"Sadece tamam mı dedin Bora cidden?" Enis lafa girdi.

"Ne diyecekti oğlum iyi misiniz, iyi yapmış." Yamaç lafa girdi.

"O kız hâlâ ne yüzle gelip sana senden hoşlandığını söyleyebilir ki?"  Bora bilmediğini söyleyince Yamaç'ın gözü bende takıldı. Ne düşünüyordu acaba yine? Konuşmaya başladı.

"Sinirli miyiz acaba?" Beni çıldırtacaktı. Konuşmayacaktım ya kendileri anlasın. Bora lafa girdi.

"Şşt, şampiyon konuşmuyor muyuz yani?" Enis lafa girdi.

ÇıkmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin