"Eee hadi yemeğe geçelim o zaman." Sevda hanımın seslenmesiyle ona döndüm. İştahım yoktu.

"Aslına bakarsanız ben aç değilim. Size saygısızlık etmek istemem ama ben yemesem daha iyi olabilir." Bora elimden tutup kaldırdı.

"Hiç bir şey yemedin ki." Bora'ya ters ters baktım. Cihan bey kolunu omzuma atıp beni yemek masasına götürdü. Boranın yanına geçip oturdum. Masa 30 kişilikti neredeyse ama biz 4 kişiydik. Aşırı mı büyüktü yoksa ben mi abarttım anlamadım.

"Kızım abinle önceden tanışıyor muydunuz?" Başımı evet anlamında salladım. Bora'ya sinirli miydim kırgın mıydım bilmiyordum ama bana söylemesi lazımdı. Aynı zamanda Yamaç'ın da Enis'in de Savaşın da... Böyle bir şey saklanmazdı.

"İyi anlaştınız sanırım." Önümdeki çorbayı içerken göz ucuyla da Bora'ya baktım.

"Hı hı." Benim buradan gitmem lazımdı. Zaten şu an stres seviyem en tepelerdeydi.

"Anne aslında biz Adel ile birazdan çıksak iyi olur." Offf şu an Bora'yı tebrik etmek istiyordum. Sevda hanım,

"Peki siz nasıl isterseniz." Benim bu soğuk davranışlarım herkesi üzüyordu ama fazla umrumda değildi. Bu hikayede suçlu ben değildim. Gelip kim olduklarını gördüm tamam yeterdi bu benim için. Bora ile yemekten sonra çıktık. Hava kararmaya başlamıştı bile. Yola doğru yürüyorumdum ki Bora'nın kolumdan tutmasıyla ona döndüm.

"Ne bu sinir acaba?" Sinirli filan değildim. Sadece bir an önce buradan gitmek istiyordum.

"Sinirli değilim." Gözüyle garajı işaret etti.

"Benim arabayla gidelim bizim mekana." Ay Allah'ım sana geliyorum.

"Ben mümkünse tek kalmak istiyorum." Saçmalama der gibi baktı. Yağmurun başlamasıyla Bora alaycı bir şekilde gülerek bana döndü.

"Gördün mü yağmur başlıyor. Hadi!" Göz devirdim.

"Yağmurun altında ıslanarak tek kalmayı istiyorum anladın mı?"

"Yağmurun altında tek kalmak öyle mi? Ben de buna izin verdim şu an." Pardon da ben ondan izin aldığımı düşünmüyordum.

"Senden izin alan olmadı tamam mı?" Yağmur biraz daha sertleşmeye başladı. Beni kolumdan yavaşça tutup garaja doğru sürüklemeye başladı. Eskiden hasta olmak beni mutlu ediyordu ama şu an benim doğru düzgün kalacak bir yerim bile yoktu. Hasta olmak şu an isteyebileceğim son şeyler arasında olmalıydı. Bu yüzden mecburiyetten onu takip ettim.

Garaja girdiğimizde yedi tane araba vardı şaka değil tam yedi. Bu kadar arabayı bunlar napıyorlardı Allah aşkına ya. Arabalardan hiç anlamazdım ama bunların lüks oldukları belliydi. Beni terk eden ailem ultra zengin çıktı. Ne hoş. (!)

Tamam belki kötü bir kız gibi davranıp düşünüyor olabilirim ama beni de anlamaları gerekirdi. Belki gerçekten çocukça davranıyordum ama hayatım yalandı. Bir sürü gerçeğe maruz kalmıştım ve bu cidden benim canımı yakmıştı. Kim bilir daha neler neler vardı ortaya çıkmayı bekleyen.

"Öyle bakma abimler de arabalarını buraya bıraktığı için bu kadar çok." Abimler mi? Ay bana geliyorlar cidden geliyorlar yani.

"Abimler derken?" Sadece güldü. Arabaya binip yola çıkmıştık ki cidden yağmur çok sert yağıyordu şu an. Sanırım Bora beni bıraksaydı şu an ölüp ölüp dirilmiştim.

"Üç tane daha abin var Adel, geçmiş olsun kardeşim." Bunu gülerek söylemişti ama bence durum acınası.

"Güzel şakaydı." Cidden güzeldi ama komik değildi.

ÇıkmazWhere stories live. Discover now