Odaya ilerleyip kapı ağzında oğlunun yaralarına dokunmaya çalışan karısını, dolabının kapağını açmış kıyafetlerini toplayan oğlunu gördü.

Onu gören karısı büyük bir telaşla kocasına koştu.

"Suhoo hyunjin kavga etmiş birileriyle!"

Gözleri yaşlı telaşlı kadın kocasının gömleğini sıkıp onu sarsarken,
Hyunjin  bakışlarını babasına çevirdi.

Evin 2 erkeğinin bakışları arasında duran kadının kafasına yeni dank etmişti.
"Yoksa.."
Suratını çevirdiği adamın bunu onaylamamasını ve oğlunu bu hale getirenin babası olmamasını umuyordu, ama karşında buna dair hiç bir tepki almamıştı.
Her şeyi anlayan kadın adama haykırdı.

"yoksa sen! Sen mi yaptın bunu?"
Hyunjin annesinin omzunu sıvazladı.
"Anne sorun değil ben bizimkilerle kalıcağım."
"hayır hyunjin gitme!"
"Sen nasıl babasın nasıl oğlunu bu hale getirebilirsin?"

Hyunjin dinlemeden kapıya yönelip aşağı indi.
Annesi peşinden koşarak gitmesini engelliyordu.
Hyunjin annesini kırmadan ilerlemeye çalışırken yukarı kattan duyulan sesle başını yukarı çevirdi,

"bırak gitsin altına bir erkek alır acısını unutur zaten."

Hyunjinin gözlerindeki öfke tarif edilemezdi.
O depoda babasının söylediği tüm sözler kulaklarında yankılanıyordu. Onca şeye rağmen karşılık vermeden susuyordu.
Ama susmak çok zor geliyordu artık bu evden çıkmasa kötü şeyler olacaktı.

Kapıdan haşimle çıkıp, hızlı adımlarla yürüyordu.
Bindiği ilk otobüsle arkadaşının evine gelmişti.
İçeri girdiğinde görünen görüntüye kapıda gülerek karşıladı;
"bu ne olum bu tip ne?"
Hyunjin gülmemek için yukarı kaldırıp kafasını dudaklarını sıktı.
"geç içeri geç."

İçeri adımlayarak paltosunu çıkardı. 
"şşt nerdeler?"
Han'ın gösterdiği odaya adımlayarak derin bir nefes aldı.
Hyunjin bu gece her şeyin acısını çıkaracaktı.  Ne o eve bir daha dönecekti. Ne de babasına boyun eğip, ömür boyu bir korkak gibi yaşayacaktı.
Herkesin elinde olan bira şişelerinden birini alıp tokuştu.
Herkes sarhoşken kimse hyunjinin yara bere içindeki yüzünü umursamıyordu.
Koltuğa geçip telefonunu çıkardı.
Çoğu kişiyle yakınlaşarak fotoğrafladı.
İçtiği şeylerden hayat daha  hoş gelirken, etraf bulanıklaşıyordu.
Çektiği fotoğraflar edebsizleşiyor, çıplaklaşıyordu. Gönderme tuşuda babasına iletiyordu hepsini.

Hyunjin şişmiş dudaklarla her attığı resimde sırıtıyor bu arzusu artıyordu.
Babasının çılgına dönmüş olduğu düşencesiyle sarhoş bir halde gülümseyip bulanıklaşan tavanın kayıboluşunu, karanlık oluşunu izliyordu.

-Sabah-

Otobüste arkadaşlarıyla beraber tüm derdini unutup kahkahalara boğulurken okula yaklaşmıştı.
Sınıfa girerken havada uçuşan küfürlerle tekmelerle kahkahalar artıyordu.

Groot changbin ve chan en çok kim groot diye kavga ederken sırasına oturup, çantasını bıraktı güneşi izledi yeni doğuyordu. 

Kızıla boyanmış sabah kan damlatmıştı gökyüzüne

bugün hiç olmadığı kadar mutluydu.Bu güneşin doğumu onun zaferiydi.
Daldığı gökyüzünün kızıllığla arasına giren şey omzuna değen eldi.

"sana diyor baksana"
Jeongin'in suratına bakıp gülümsedi.
"dudağın mı kanadı senin?"
"olmaması imkansızdı."

"seni çağırıyorlar aptal baksana!"
Bu flört konuşmasını kesen han'nın cırtlak sesiyle yüzünü buruşturan hyunjin kapıda ki öğrenciye yaklaşarak önden yürüdü.

"çantanıda almalısın."

"neden?"

"alman söylendi bilmiyorum."

Hyunjin sınıfa döndüğünde birden herşeyin terse döndüğünü hissetmişti.
Sanki herkesin yüzünde bir hüzün vardı kalbi anlamsızca telaşlı bir şekilde atıyordu. Çantasını alıp sınıftan çıkarak aşağı kata indi.
Müdürün kapısının önünde durup içeri girdi.

Ellerinden hınçını çıkararak oturan küplere binmiş babasını görünce sırıtmadan edemedi.
Ansızın babası kolundan tutarak okul dışana çıkartıp arabaya bindirdi onu.
Babası hızla arabayı sürerken hyunjin hala gülüyordu.
Aynen babası hyunjinin evden çıkışını izlerken nasıl gülüyorsa hyun'da aynı şekilde şuan gülümsüyordu.
Babasıda tıpkı onun gibi gülüyordu.
Ama hyunjin kazanmıştı.

Hızlıca babası onu yine o depoya getirmişti. Hyunjin deponun önündeyken  kahkaha attı.
"ne o yine mi döveceksin? Bu sefer karşılık vermeden durmayacağım haberin olsun."

Küçümseyerek gözlerinin içine baktığı babası onu haşimle arabadan çıkartıp, bir yumruk indirdi suratına  hyunjin biraz ilerisinde sendelerken, yüzünü sıvazladı.

Hyunjin her ne kadar karşılık vereceğini söylesede vermemişti.  Babası onu yakasından tutup depoya sürüklemişti. Depo girişinde dünden kalma gücü yerinde olmayan hyunjin kendini yerde buldu.
Kafasını çarptığı taşın etkisindeyken babası boğazına yapışıp onun nefesssiz kalmasını sağlıyordu.
Hyunjin tüm gücüyle babasını altına alıp yumruklamaya başlamıştı.
"biliyor musun baba bu pozisyon çok zevk veriyor!"

Bu sözlerinin sonunda tekrar yerde buldu kendini
Kendini korumak için gözlerini kapatırken tek duyduğu o bıçağın sesiydi.

Gözlerini aralayıp bakarken herşey için çok geçti
Defalarca delik deşik edilmişti bedeni. Yine bulanıktı herşey depodan kaçan babasının gölgesi , tavan ama bu bulanıklık onu rahatlamıyordu. Yada bu kanlar Dün ki gibi değildi herşey

Ölüceğini biliyordu  yavaşça gözleri kapanırken ayak sesleriyle  etraf netleşiyordu. Ağlayan bir çocuğun küçücük elleriyle hayata tutunmaya çalışıyordu ve gülümsedi.. tek gördüğü şey bu yüzüktü daha sonrası karsnlık ıssızdı aklında dönen tek şey bu dudakların haykırış ağlayışıydı. Kimdi bu oğlan? Kim di bu kızıl kanına dokunup ağlayan? Kimdi buraya melek gibi "DÜŞEN"?

Hyunlix- DÜŞÜŞWhere stories live. Discover now