-52-

8.6K 489 36
                                    

Heyyyooo merhabalar nasılsınız 🧡 keyifli okumalar 🧡 vote atmayı unutmayalım 🧡




Cengiz koluma bakarken benim bakışlarım plastik kelepçe taktığımız kadındaydı şuan kan kaybından ölebilirdi. Normal şartlarda kafasına sıkardım ama bizi Burağa götürecek bir kanaldı ve benim bu kanalı yok etmeye niyetim yoktu. Kurşun sesiyle timin sesini duydum kulaklığımdan.

SERTAÇ : Komutanım iyimisiniz?

HAMZA : Herşey yolunda mı komutanım?

-Sakin olun beyler ben iyiyim Cengiz Yüzbaşımda iyi.

İçlerini rahatlatmak adına sağlık durumum hakkında bilgi verdikten sonra kadını saçlarından tekrar kavradım peşimden sürükleyerek dışarıya çıkarttım. Tim gözlerini kocaman açmış bir bana bir Cengize birde yanımızdaki kadına bakıyordu  sanırım herkese öldürecek gibi bakan bir diğer insanda bendim.

-Umay koluna bakmama izin verirmisin?

Bu soruyu yönelten Cengize hayır anlamında kafa salladım Alayda halledebilirdim. 2 saatin sonunda alaydan içeriye girdik saate baktığımda 6:43 olduğunu gördüm uyumadığımız için bir sorun teşkil etmiyordu. Yanımızdaki kahpeyi hastaneye sevk edip başınada 8 asker dikmiştim ardından bende revirin yolunu tuttum. Üsteğmen Umut beni görünce ayağa kalktı başımla selam verip sedyeye geçtim üzerimdeki kamuflajı çıkarttım.

-Dikiş istiyor komutanım.

-Eee at o zaman Umut.

Umut iğneyi ayarlayıp yaraya yakın bir yere enjekte etti kısa bir süre sonra kolum uyuşmaya başladı. İğne girip çıktıkça iç gıdıklayıcı bir his yaratıyordu alışmıştım bu duruma. Vücudumda yeterince bıçak ve kurşun yarası vardı. Dikkatimi iğneye vermiştim aklımda ise çok farklı şeyler dönüyordu bunların başınıda bu gece yakaladığımız kahpe çekiyordu yarın ilk işim hastaneye gidip sorguya çekmek olacaktı.

-Bitti komutanım, geçmiş olsun. Ağrı yaparsa gelin bir ağrı kesici verelim.

-Sağol Umut.

Yerimden kalkıp ilk olarak odama ilerledim masamın altında bulunan çekmeceyi açıp paketimi aldım ardından adımlarımı bahçeye yönlendirdim bulduğum boş banka bedenimi bıraktım, sigaramı ateşledikten  sonra gri dumanın karanlığa karışmasını izledim. Cebimdeki telefonu almak için harekete geçtiğimde parmaklarım göreve gitmeden önce koyduğum fotoğrafa değdi hızlıca yerinden çıkartıp uzun uzun baktım. Kafamın içerisinde dönen tilkileri bir türlü durduramıyordum bu tilkilerin başınıda bu fotoğraftaki hain çekiyordu adeta bir yılan gibi gelip girmişti aramıza, nede güzel oynamıştı rolünü sorarsanız vatan aşkı ile dolup taşıyordu. Koca bir yazıktan ibaretti tüm yaşananlar ilk zamanlar inanmamıştım istifa ettiğine belkide konduramamıştım zaten hep konduramadıklarımızdan almadık mı en büyük yaraları? Düşüncelerim zifiri karanlığa arkadaşlık ediyordu bu gece. Burak ne durumdaydı en önemlisi hayattamıydı. Allahım sen onu önce ailesine ardından bize bağışla dilimden eksik etmediğim duayı belki binlerce kez tekrarladım. Ne kadar süre o bankta oturdum bilmiyorum en sonunda yerimden kalkıp odama geçtim, masamın üzerindeki fotoğraf çarptı gözüme hep beraberdik orada Hamzanın düğününde ne eksik ne fazla şimdilerde eksikti hep bir yanımız eksik olacaktı bu eksikliğin nedeni Alp değil Tunçtu.

Zaman su misali derler ya cidden doğru sabahın ilk ışıkları sızdı penceremden içeriye bir günü daha bitirdik Burak sız bir gece daha sabaha kavuştu umarım bu son günümüz olurdu. Yerimden kalkıp timin yanına yemekhaneye ilerledim hepsi çöküş yaşıyordu bu durum her ne kadar canımı sıksada birşey demiyor diyemiyordum, can dedikleri arkadaşları hain çıkmış silah arkadaşları şehit olmuş ve kardeşleri kayıptı. Benim geldiğimi gördüklerinde ayağa kalkmaya çalışmışlar el işaretimle tekrar yerlerine oturmuşlardı.

DAĞLARIN ARDINDAKİ DUMAN Where stories live. Discover now