Bölüm 29

10 3 54
                                    

Seokjin'den

Yorucu bir günün ardından son toplantının kattığı ekstra yorgunlukla arabama bindim. Babamı bekliyordum, bu arayı fırsat bilip gözlerimi dinlendirmiştim. Gerçekten son günlerde bayağı yorulmuştum. Bir sürü yeni ihaleye katılıyorduk ve toplantı gerçekleşiyorduk. Böylesine önemli görüşmelerde ise odaklanmış olmam ve kusursuz bir şekilde projeleri gerçekleştirmem lazımdı. Fakat Mi Kyong bunu zorlaştırıyordu. Durmadan aklıma geliyor ve onu aramak için kendime zaman ayırmaya çalışıyordum. Zaten Tae'yi arayacağız diye bütün işlerimi ertelemiştim. Şimdi ise sektörün hareketli zamanlarında bir sürü birikmiş işi de hallediyordum. İşim zordu ama ben zaten buna alışkınım. Yıllardır kendimi işime ve kardeşime adamıştım. Diğer insanlar pek ilgimi çekmezdi, bugüne kadar. Artık Mi Kyong bir istisna olmuştu.

Yanımda oluşan hareketlilikle gözlerimi araladım. Babam gelmişti. Saate baktığımda akşam sekize yaklaşıyordu. Neredeyse yarım saat öylece koltukta gözlerim kapalı durmuşum. Babamın bana garip garip baktığını hissettiğimde kısa bir bakış atıp arabayı kullanmaya devam ettim.

Kang-Shi: Oğlum şoför nerede?

Seokjin: Bugün benden izin istedi ben de izin verdim.

Kang-Shi: Hmm... Seni bu aralar bir garip görüyorum. Mi Kyong'u arıyorsun değil mi?

Seokjin: Evet. Fakat bu gidişle biraz zor bulurum.

Kang-Shi: Buldun bile!

Dedi sevinçle, arabayı bir köşede durdurup hayretle ona baktım. O ise gözlerindeki şefkatle bana gülümsüyordu.

Seokjin: A-anlamadım?

Kang-Shi: Yani diyorum ki ben biliyorum Mi Kyong nerede olduğunu. Yarınki sunumu dedesiyle yapacağız. Eğer anlaşırsak yeni ortaklarımız olacaklar.

Dediklerine inanamıyordum. Sanki tekrardan bir rüyanın içine hapsolmuştum.

Seokjin: Ciddi misin baba?

Kang-Shi: Tabii ki. Belki Mi Kyong'da gelir.

Aklıma gelen şeyle suratım asıldı ve arabayı çalıştırıp tekrardan yola koyuldum. Bunu fark eden babam hayretle sordu;

Kang-Shi: Ne oldu birden bire?

Seokjin: Ya hiçbir şey hatırlamıyorsa. O zaman ne yapabilirim ki?

Kang-Shi: Öyle düşünme. Şuan öncelik olarak dedesini düşün bence. Çünkü çok sert bir adam ve mükemmelliyetçi bir insan. Eğer onun gözüne girersen Mi Kyong'a daha çabuk ulaşabilirsin.

Seokjin: Çok teşekkür ederim baba.

Dedim yaşlı gözlerimle. Babam yine şefkatli gülümsemesini takındı.

Kang-Shi: Ne demek? Sen benim oğlumsun. Senin iyiliğin için dünyayı yakarım ben. Yeter ki sen mutlu ve huzurlu ol.

Babam lafını bitirdiğinde biz de eve varmıştık. Arabadan iner inmez ona sıkıca sarıldım. Babam, benim en büyük kahramanımdı. Sıkıntıyla karşılaştığımda beni koruyup kollayan, aynı zamanda ise nasıl zorluklarla mücadele etmeyi öğreten bir kahraman. O, nadir bulunan mükemmel babaydı benim gözümde. İsteklerimi kendi beklentileriyle harmanlar ve ikimizin de mutlu olacağı bir sonuç çıkarırdı ortaya. Eğer bir gün baba olursam babam gibi iyi bir baba olmak için çabalardım.

Sarılmamız bittiğinde ikimizde mutlu bir şekilde eve doğru ilerledik. Kapıyı çaldığımız gibi hizmetli kız açtı. İçeriye girdiğimizde annemi yalnız başına televizyon izlerken bulduk. Eun Mi neredeydi ki?

LANETLİ AŞK (DÜZENLEMEDE)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt