Bölüm 7

32 6 24
                                    


Se Hwa

O gün geçeli iki ay olmuştu. Arada ağlıyordum neden bütün bunlar beni buldu diye. Kral ağladığımı görse çok kızar diye gizli gizli içimi boşaltıyordum. Ne kadar ağlasam daha da fazla ağlıyordum. Yine konağımda oturmuş, elim karnımda pencereden dışarıyı seyrediyordum. Hastalığım her geçen gün ilerliyormuş. Hekim söyledi. Ağrılarım olacakmış. Aklıma hücum eden bu düşüncelerle yine gözlerim dolmaya başladı. Eğer hamile olmasam bunların hiç biri önemli değildi. Aksine sevinirdim ama bebeğim onun ne günahı vardı. Babasını sevmiyor olsam da oda canımın bir parçasıydı. Benim de evladımdı ve onu en iyi şartlarda dünyaya getirmek, büyütmek istiyordum. Artık ölmeyi bile istemiyordum sırf bebeğim için. Gözümden bir damla yaş aktı hemen sildim. 'Bu sefer ağlamayacağım. Bebeğim için.' Diye içimden geçirince kendimi tutmaya çalıştım. Boğazım düğüm düğümdü, nefesimi kesiyordu. Daha fazla dayanamayıp hıçkırarak ağlamaya başladığım sırada içeride bulunan nedimem bana yaklaşıp;

Nedime: Kraliçem ne oldu? Neden ağlıyorsunuz? Bir yeriniz mi ağrıyor, yoksa sancınız mı var?

diye telaşla konuştu. Ben ise kafamı sağa sola sallayarak hayır dedim ağlarken. Hemen ayaklanıp kapıdaki askerlere bir şey dedi. Sesi geliyordu ama onu dinlememiştim. Hıçkırarak ağlarken bir anda biri sarıldı. O kişiye döndüğümde Kral Gwonjong olduğunu gördüm. Bana sıkıca sarılmış aynı zamanda saçlarımı okşuyordu. Sakinleştikten sonra;

Gwonjong: Se Hwa bir şey mi oldu?

diye sorduğunda hızla kafamı göğsünden kaldırdım ve;

Se Hwa: Daha ne olabilir ki. Çok kötü bir anneyim. O minicik bedenine acı çektiriyorum! Kendimden nefret ediyorum!

diye haykırdım. Onun da gözleri dolmuştu. Kısık sesiyle;

Gwonjong: Özür dilerim. Her şey için özür dilerim.

dediğinde ona;

Se Hwa: Sen neden özür diliyorsun ki asıl hasta olan sorun çıkaran benim.

dedim.

Gwonjong: Size yetemiyorum. Seni iyileştiremiyorum. Sana bakamamışım ki bu hale gelip hastalanmışsın.

Dedi ağlayarak. Dışarıda ki askerler konağa girmek için kapıyı tıkladığında hızla kendimizi toparladık, tabi yapabildiysek.

Gwonjong: Gir.

Dediğinde içeri konak ağası girdi ve Ana Kraliçe'nin geldiğini söyledi. Biz de buyur ettik. İçeri girdiğinde önünde saygıyla eğildik. Ana Kraliçe ikimizin de moralinin bozuk olduğunu gördüğünde anlamıştı nedenini. Zaten o kadar da zor değildi tahmin etmesi.

Ana Kraliçe: Üzülmeyin kendinizi. Size bir müjdem var.

Dediğinde bütün dikkatimizi ona vermiştik.

Ana Kraliçe: Se Hwa'nın geçen ki muayenesinin sonuçlarını bugün hekim bana söyledi.

Merakım daha da artarken Ana Kraliçe ellerimi tutup konuşmasına devam etti.

Ana Kraliçe: Hastalığı yenebilirmişsin ama bunun için bir ilaç içmen gerek.

Sadece bir ilaç için mi bu kadar şey? Seve seve içerdim.

Ana Kraliçe: Ama bu ilacın yan etkileri var. Mesela sürekli yorgun hissedeceksin, başın dönecek, bazen çok fazla ağrın olacak. Ve yeterli bir şekilde içmen gerek. Eğer bir damla bile fazla içersen düşük yapabilirsin. Onun için ilacı her kullandığın zaman ben de kontrol edeceğim ölçüsünü. Peki senin fikrin ne?

Se Hwa: Tek çarem bu Kraliçem. Bebeğimi sağlıkla kucağıma almak için her şeyi yapacağım.

Dediğimde Ana Kraliçe ve orada sessizce oturmuş sadece bizi dinleyen Kral da gülümsedi.

Eun Mi

Kitabı okuduktan sonra uyuya kalmıştım. Uyandığımda ise akşam olmuştu. Annemin yanına gittim. Beraber yemek yedikten sonra biraz oturduk. Sonra uyumaya gitti ben de odamda yalnız başıma duruyordum. Bir anda aklıma güzel bir fikir geldi. Hızla ayağa kalktım. Kapının yanında bulunan çizmelerimi ve asılmış olan kürkümü alıp sessiz adımlarla mutfaktan kilere gittim. Kilerin kapısından dışarı çıkacaktım. Hızla kürk ve çizmelerimi giyip kapıyı sessizce açtım. Karın üstünde sessiz sessiz ilerlerken etrafı kolaçan ediyordum. Muhafızlara görünmemem gerekiyordu. Yavaş ve sessiz adımlarla bahçe duvarının yanına gelmiştim. Yavaşça ellerimi üst tarafa koyup ayağımı da duvardaki deliğe koydum ve kendimi yukarı doğru ittim. Duvarın üstüne çıktığımda sessizce aşağı atladım. Hiç kimseye fark edilmemiştim. Aşağıya doğru ilerleyen patika yoluna koyuldum. Hava soğuktu ama hoşuma gidiyordu. Arada karlar yüzünden ayağım kayıyordu. Sonunda koca okyanusun bir kısmını gören uçuruma çıkabilmiştim. Burayı daha geçen yaz bulmuştum ama çok gelemiyordum. Bir derdim sıkıntım varsa dağa taşa anlatırdım. En uç tarafa gidip kollarımı açtım. Bu beni özgür hissettiriyordu. Tüm her şey ayaklarımın altındaydı. Gerçi sadece ay ışığının vurduğu yerleri görebiliyordum ama olsun. Okyanusa bakarken suyun altında bir parıldama gördüm. Gümüş bir renk ışık vardı. Bu rengi görmek beni gülümsetmişti. Bu Taehyung'du çünkü. Onu gümüş rengi kuyruğundan anladım. Kafasını sudan çıkardı etrafa bakındı. Ay ışığı yüzüne vurduğunda ayrı bir gözükmüştü gözüme, daha önce bakmadığım bir açıdan. Benim olduğum tarafa donuk donuk bakınca hemen arkama falan baktım 'Birisi gelmiş mi?' diye. Neyse ki kimse yoktu. Tekrar önüme döndüğümde elini salladı 'Buraya gel.' dercesine, ben de geldiğim patikadan daha aşağı yürümeye başladım. Biraz yürüdükten sonra sahile varabilmiştim. Kayaların oraya ilerledim ve beni bekleyen Taehyung'a el sallayarak;

Eun Mi: Merhaba.

dedim.

Taehyung: Merhaba.

Eun Mi: Nasıl ben olduğumu anladın?

Taehyung: Kürkünden ve saçlarının örgüsünden. Hatırlatırım bu sabah da yanıma gelmiştin.

Dediğinde açıkçası şaşırmıştım. Hafızası kuvvetliydi. Açıkçası ben gece bu saatlerde böyle kıvrak bir şekilde çok düşünemezdim.

Taehyung: Peki senin o uçurumda ne işin vardı?

Eun Mi: Orayı seviyorum ve sürekli gitmeye çalışıyorum. Keşke seni de götürebilsem.

Taehyung: Merak etme benim de bir gün ayaklarım olacak.

Dediği şeyle şaşkınlıkla suratına baktım.

Eun Mi: Nasıl yani aynı insanlar gibi değil mi?

Diye heyecanla sorduğumda Taehyung gülerek;

Tae: Evet.

Eun Mi: Peki ne zaman?

Tae: Tam belli değilmiş ama 19 yaşında veya ondan sonra.

Eun Mi: Olsun çok bir şey yok. Beş yılcık falan. Ben beklerim.

Tae: Sence o zaman da arkadaş olur muyuz?

Eun Mi: Neden olmasın? Sonuçta gerçek arkadaşlık sonsuzdur. Ben buna inanıyorum. Eğer birisi senin gerçekten arkadaşınsa her zaman yanında olur, seni korur, sever, değer verir. Sen de benim gerçekten arkadaşımsın bu yüzden o zamanda da yanında olacağım.

Tae: Eun Mi sen çok iyi bir arkadaşsın. Teşekkür ederim.

Eun Mi: Ben de teşekkür ederim bana güvenip arkadaş olduğun için.

Beraber dolunaya bakıyorduk. Yanında ki yıldızlarla beraber ihtişamlı bir şekilde gökyüzünde duruyorlardı. Uykum hafif hafif geldiğini belli etmeye başlamıştı.

Tae: Evine git bence. Yüzünden uyku akıyor.

Diye kıkırdadı. Ben de bu lafına gülümsedim ve ayağa kalktım.

Eun Mi: Aynen gitsem iyi olacak. Görüşürüz.

Tae: Görüşürüz.

Dediğinde geldiğim yoldan eve gittim ve hemen yattım.

LANETLİ AŞK (DÜZENLEMEDE)Where stories live. Discover now