final; kollarını boynuma doladı, ben de ellerimi beline sardım.

1.3K 116 16
                                    

minho,

"YA NEREDESİN SEN AMINA KOYAYIM? TOSTLAR BUZ GİBİ OLDU."

"bağırma sabah sabah minho geldik işte, keyfim yok bana bulaşmayın."

"bu hâlâ düzelmemiș."

sabahın beş buçuğunda uyanıp okula gelmiş, pamuk prenses ve yedi cüceler çalışmıștık. ortam haliyle çok tatsızdı. gerçi jisung son iki gündür tatsızdı çünkü sevgilisi gitmişti. umarım aramıza dönersin jisung. acil şifalar.

ilk dönemin son günlerindeydik. karne almamıza az bir zaman kalmıştı ve okula neredeyse sadece sikko sikko görevler için gelip gidiyorduk, zaten gelen tek enayiler bizdik.

okul kantininde kahvaltımızı yaparken hyunjin nerede düşüncesiyle bakınmaya başladım, son günlerde çokça ortalıktan kayboluyordu.

"hyunjin'i gören var mı?"

herkesten olumsuz cevaplar almam karşılığında kalkıp bakınmaya başladım. sınıfta yoktu, ikinci yol olan tuvalete ilerledim. en sondaki kabinin dolu olduğunu fark ettiğimde kapıyı tıklatmıștım.

"dolu."

tanıdık sesi duyunca tekrar tıklattım. kapıyı açıp söylenmeye başladı.

"dolu dedik ya, laf anlamıyor musu-"

beni görünce afallamıștı ve bu halinden yararlanıp onu kabinin içerisine sokup kapıyı kapattım. sırtını sertçe duvara yasladım ve yüzlerimizi denkleștirdim.

"neredesin sen?"

"buradayım da neler oluyor?"

"ben de sana neler olduğunu soracaktım. seni bu ara durgun görüyorum, bizden- daha doğrusu benden de uzaklaştın. neler oluyor hyunjin?"

bakışları yüzüm hariç her yerde geziniyordu. ağzından çıkacak o kelimeleri sabırla bekledim.

"bir şey olduğu yok. dediğin gibi durgunum ve çevreme yansıtmamak için içimde yaşıyorum."

bu söyledikleri beni sinirlendirdi.

"o ne demek? diğerlerini bir yana bırak, ben senin neden sevgilinim bana yansıtmayacaksan? beni gerçekten sevgilin olarak görmüyor musun, seni bu ilişkiye zorlamadım ki ben."

"yanlış anladın."

"ben doğru anladım, sen anlatmak istediğini yanlış anlatmış olabilirsin."

"olabilir fakat lütfen üzerime gelme, kafam allak bullak ve kelimelerimi seçemiyorum."

kısa bir süre sessizlik oldu, ikimiz de düşünüyorduk. ben bu denli onu üzen şeyin ne olduğunu düşünürken onun neyi düşündüğünü bilmiyordum. sessizliği bozması için gözlerinin tam içine bakmaya başladım.

düşündüğüm gibi olmadı, kapıyı açtı ve arkasında şaşkın birini bırakıp gitti.

*

"sorunun seninle ilgili olduğunu düşünmüyorum, bana da bir şeyler anlatmıyor minho onunla senden daha uzun süredir tanışıyor olmama rağmen kestiremiyorum ben de."

"hiçbir işe yaramama hissini biliyor musun jisung? en derinden hissediyorum onu."

"kendini bununla suçlama." jisung'un omzumdaki güven verici eline gülümsedim ve beynimdeki düşüncelere ara vermeye çalıştım. hyunjin ile küsmek en son istediğim şey bile değildi.

hyunjin'in sınıfa girişini görmemle yerimden bir hışımla kalkıp dibinde bittim.

"hyunjin konuşalım mı biraz?"

"olur."

yanına oturdum ve konuşmaya başladım. sessizlik hakimdi, ortamın gerginliğini gözlerinin içine bakarak unutmaya çalıştım. gözleri kızarmıştı, ağlamış olduğunu anlamak için ıslak kirpikleri başlı başına yeterliydi.

"sorun ne?"

dudaklarını konuşmak için aralamıştı fakat çok geçmeden ağlamaya başlaması kelimelerine engel olmuştu. kafasını sıraya gömdü ve içli içli ağlamaya başladı.

onu böyle görmeye dayanamıyor, hiçbir şey yapamamaktan nefret ediyordum. biraz olsun rahatlarım amacıyla parmaklarımı saçlarında dolandırmaya başladım. yüzünü kollarına gizlemişti fakat ben de sıraya kafamı koydum ve onu izlemeye başladım.

hoca sınıfa girmiş, ders başlayalı bayağı olmuştu. hyunjin kafasını olduğu yerden kaldırmamıştı fakat hıçkırık sesleri kesildiğinden muhtemelen uyuyakaldığını düşündüm.

*

okul çıkış saati, hyunjin ortalıktan kaybolmuştu fakat onunla konuşmakta kararlıydım. etrafta dolanmaya başladım. kendime olan sinirimi yumruk yaptığım ellerimle avuç içlerimden çıkartıyordum.

okulun biraz uzağındaki parkta tanıdık bir beden görmemle yanına doğru ilerledim. onu konuşturmakta kararlıydım. hava soğuktu ve öylece oturuyordu. üzerimdeki hırkayı yavaşça onun üzerine doğru bıraktım. kafasını bana doğru çevirmesiyle şaşkın yüzünü görmüş oldum.

anında ayaklanıp kollarını boynuma doladı, ben de ellerimi beline sardım.

dakikalar art arda birbirini kovalıyor, öylece oturuyorduk lafa ilk giren o oldu.

"minho, şimdi söyleyeceklerimi bölme tamam mı? dinle.

kendimi birçok konuda eksik hissediyorum, yoruldum. derslerim yeterince iyi değil, ailemle aram iyi değil, kişiliğimin iyi olup olmadığını bilmiyorum ve kendimi tanımıyorum. insanları sürekli kırıyorum. boş bir hayatım var, okul-ev arası günlerim bitiyor. sana sahibim ve çok şanslıyım. hayatta belki de tek doğru giden şey beraberliğimiz. bana hissettirdiklerinin tarifi yok ve nasıl geri ödeyeceğimi bilmiyorum. seni seviyorum.

bu ara yorulmuş hissediyorum. hiçbir şey yapmak istemiyorum, beni affet sevgilim ama ölmeyi bile diledim. kızma belki de iyi hissederim diye düşündüm. mental olarak iyi hissedemiyorum ve sana yansıtmayı istemiyorum. biliyorum çok kızıyorsun fakat suçlu hissediyorum. demek istediğim sadece kötü hissediyorum ve kötü hissettiğim için suçluluk duyuyorum. seni ihmal etmiş oluyorum ama insan içinden kendimi soyutluyorum, yenilenip tekrar dönüyorum. demek istediklerim bunlardı. beni anlayacağını biliyorum."

"hyunjin, ihtiyacın olan her şey olabilirim. kimse seni istemese bile ben senin için gelirim. eksik değilsin aksine mükemmel birisin. kollarım her daim senin için burada olacak, seni seviyorum."

-
MERHABA YB
son yb. hüzünlüyüm
bitti AQ
italik yazdigim yerler,, </3
biraz konuscam tesekkur amacli
fici birakip tekrar donmem vesaire biliyosunuz zaten yasananlari ama artik duzenli bi seyler yazamiyorum ve focusda oldugu gibi bunu da oylece birakmak istemedim
buraya kadar gelen herkese sonsuz tesekkurlerimi sunuyorum, iyi ki varsiniz
diger ficlerde gorusuruz💞

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 16, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

nieves | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin