özür dilerim

1.9K 228 45
                                    

hyunjin,

"durup dururken mi geldi bu şimdi?"

"evet, sonra chan'a soracaktık numarayı bilip bilmediğini fakat bugün okula gelmemiş. jisung ne oldu diye aradı ama onu bile açmadı."

"bir anda gelen mesajlar, tehdit, bilinmeyen numara... bana dejavu yaşatıyor, bir şeyleri hatırlatıyor." jisung'un konuşmasıyla aynı şeyi düşündüğümüzü anladım ve onayladım.

"bana da öyle geliyor bu arada."

"bana da hatırlattı, eninde sonunda bu changkyun'u köşeye çekip benden daha yapılı olmasını önemsemeden kavga edeceğim o olacak. bir yıl sonra nereden fırladı anlamıyorum, pezevenk."

"ayrıca dün minho ile kavga ettiler, bir boklar var."

"minho bir şey bilmediğini söyledi, bana yalan söyleyeceğini düşünmüyorum onun. changkyun'un kaşıntısı kendinden."

"sen de ne çabuk güvendin bu minho'ya, iki gün önce seni dövecekti."

dediğine gözlerimi devirdim ve oturduğumuz sıraya felix'in gelmesiyle dikkatimi ona verdim.

"selam çocuklar!"

"hoş geldin sevgilim, gel otur."

"hoş buldum." deyip oturdu. havadan sudan muhabbetler dönerken minho ve seungmin de gelip oturmuştu.

bizimkiler ne düşünüyor bilmiyorum fakat bu ara hep beraber takılıyorduk. kendi aralarında konuşan seungmin ve minho'ya kulak verdim.

"ben de var iki üç dal, öğle arası içeriz. sen kahve de alırsın canım arkadaşım." deyip yüzüne sahte bir gülüş yaymıştı. aklıma gelenle konuştum.

"hayır öğle arası işimiz var sen bir yere kaybolmuyorsun sakın."

"ne işimiz var? iki dakika sigara içer gelirim."

"hayır çok işimiz var dün yapmadığımız ödevi yapmamız lazım, gerçi ben başladım çoktan."

derince oflayıp kendini sandalyede geriye bırakmıştı, bitiyor zaten neyine ofladı anlamıyorum iki dakika sigara içmese ölür müydü? kendi kendime düşünürken telefonumu bildirim sesiyle elime aldım.

-
bilinmeyen
bekle.
-

neyi bekleyeceğim? amına koyayım çok sıkıldım artık.

derken masaya gelip selam veren changkyun ile bütün düşüncelerim alt üst olmuştu.

"selam, muhabbetiniz bol olsun." sahte bir gülüş.

tepkiyi ölçmek için ilk önce minho'ya baktım, burnundan soluyordu. changbin anında yükselip, oturduğu yerden fırlamış ve "senin burada ne işin var şerefsiz?" demişti.

jisung onu tutuyor, felix sakinleşmesi için oturtmaya çalışıyordu. ortamı karıştırmasına karşılık sırıtan şerefsiz orospu çocuğu tekrar konuştu.

"selam da veremiyoruz artık."

"vermeyeceksin."

"öyle deme minho, çok kabasın."

minho onu kovmaya çalışıyor, o ise daha da sinirlendirmeye çalışıyordu. karşılıklı atışan ikiliye karşılık araya girdim.

"hadi, hadi sen git artık görüşürüz!"

"peki, görüşürüz hyunjin."

oh çekip yerime oturmuş ve masayı izlemeye başlamıştım.

"niye geldi ki bu şimdi?"

nieves | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin