49- Yeni yıl

8.3K 534 80
                                    

Ahu

Zaman oldukça hızlı geçiyordu. Geçmez, bunu artık atlatamam dediğim ne varsa hepsi geride kalmıştı.

Heyecanlı nefesim en uzak yerden bile belli olabilirdi. Çünkü şu an ortamın atmosferi oldukça mükemmeldi.

Dışarıda lapa lapa yağan karı izlerken , yılbaşı ağacını süslüyorduk. Savaş ile birlikte yapıyorduk ama o erken sıkılmış bize kahve yapmaya gitmişti.

Hastane çıkışında binbir ısrar ile öyle bir şey olmadığını , Merih ile evlenmek gibi bir durumun şu an olmadığını uzun uzun anlatmıştım. Sonunda ikna olmuştu.

Eve gelirken bu süs eşyalarını ve çam ağacını almıştık. Benim için oldukça kıymetliydi.

Küçükken annemin kardeşi olan ve asla ona teyze diye seslenmemi istemeyen kadın , çocuklarıyla birlikte yılbaşı ağacı süslerdi. Bende onları uzun uzun izler beni de yanlarına çağırmalarını beklerdim. Hiç çağırmadılar.

Ellerimi süslerden çekip yeniden Merih'i aradım.

Yine ulaşılamıyordu.

Sabah yanımdan gittiği zamandan beri konuşmamıştık. Neden millete evleneceğimizi söylediğini sormak için aradığımda ise ulaşamadım. Defalarca aramıştım ama yok. İçimdeki endişe tohumları bir bir büyürken Savaş elinde iki kupayla yanıma geldi.

"Nasıl olmuş?"

Sesimin heyecanlı çıkmasına engel olamıyordum.

"Çok güzel olmuş"

Yanıma oturduğunda elindeki kupayı aldım. Kahve iyi gelecekti.

"Abi , Merih'in nerede olduğunu biliyor musun?"

Sırf trip atmasın diye abi diyerek başlıyorsun çakal.

"Ne bileyim güzelim ben gece kovdum gitti"

Şokla ona bakmaya devam ettim. Ben işi olduğu için gitti sanıyordum. Savaş'ın kovduğunu bilmiyordum.

"Ne demek kovdum?"

"Kovdum işte sabah yakına kadar kaldı yeter o kadar"

Ona gözlerimi devirmekle yetindim. Ne desem beni anlamayacaktı. Yeniden telefonu elime aldım. Nedensizce içimde bir huzursuzluk vardı.

Bu sefer açılan telefon ile heyecanla ayağa kalktım.

"Merih"

"Güzelim"

Cızırtılı ve boğuk gelen sesleri anlamlandıramıyordum.

"Yavrum benim bugün kısa bir işim var yarın konuşalım olur mu?"

Olduğu yerde şiddetli bir yağmur yağıyordu. Sesi kulaklarımı sağır edecek kadar şiddetliydi.

"Merih neredesin?"

Sesini duymak bana iyi gelmiş olsada hâlâ panik içerisindeydim.

"Yarın konuşalım yavrum"

Aniden kapatılan telefon ile ayakta kalakalmıştım. Onu ilk gördüğüm an bu yaptığına kesinlikle pişman edecektim.

Yarın konuşalım demek yerine yerini söyleseydi ölür müydü?

Sinirle kalktığım yere geri oturdum.

"Ne olmuş?"

Bir an Savaş'ın da burada olduğunu unutmuştum.

 AŞK ŞARABI|+18|Место, где живут истории. Откройте их для себя