47- Uyanış

8.4K 477 80
                                    

Ahu

Hayatımın hiçbir gecesi bu kadar uzun ve yorucu değildi. Sanki her saniye daha da zorlaşan zaman dilimi sonunda yerini gün ışığına bırakmıştı.

Gündüz daha pozitif düşündüğüm tartışılmaz bir gerçekti. Gece sanki içimdeki kasveti daha da arttırıyordu.

Yanımdaki huzursuz uykusunun sonunda olan Merih'e dikkatlice baktım. En son gece söylediklerinden sonra ikimizde tek kelime etmemiştik. Sonra elimi saçına getirerek okşamamı istemişti. Yavaş yavaş kapanan gözlerini , gözlerimi dahî kırpmadan izlemiştim.

O uyuyana kadar istediğini yapmış, saçlarını okşamıştım. Bazen burada , bazen Savaş'ın yanında bazen de hayatımın en huzursuz uykularında geçirdiğim gece sonunda bitmişti.

Asla bunun tekrarını yaşamak istemiyordum. Saat yedi civarındaydı. Acıktığım için bulanan midem ile huzursuzca yerimde kıpırdadım. Son günlerde aç kalmak benim için iyice zor olmaya başlamıştı.

Merih'in yanağına kondurduğum belli belirsiz öpücük ile odadan ayrıldım. İçki kokusu tenine bile sinmişti.

Kapının önünde gayet sıradan insanlar gibi duran adamların Merih'in korumaları olduğunu biliyordum. Dışarıdan bakan biri hasta yakını gibi görsede tam anlamıyla öyle değillerdi.

Zaten her seferinde bana selam vermeleri onları kısa bir süre için de olsa ifşa ediyordu. Yine de onlarda hasta yakını sayılırdı.

İlk işim kantine gitmek olmuştu. Başım şiddetle dönüyor. Midem bulanıyordu. Buranın bu kadar kalabalık olması gerçekten günün başladığının diğer bir göstergesiydi. Gece oldukça sakindi.

Bir tost ve çay aldıktan sonra tıklım tıklım dolu olan yerde, köşedeki masaya kendimi attım.

Buradan çıktıktan sonra hayatım hakkında asla nankörlük yapmayacaktım. Beterin beteri var dedikleri bu olsa gerekti. Zor da olsa kurabildiğim bir düzenim vardı. Ona şükretmem için olan sebepler dün gece bir bir gözlerimin önünden geçmişti.

Yemeğimi yedikten sonra Savaş'ın babasına bu işle ne alakası olduğunu soracaktım. Daha sonra yeniden Merih'in yanına dönecektim.

Tostumun bitmesi ile hâlâ doymadığımı hissediyordum. Onlar orada acı çekerken ben burada yemek yiyordum ama ne yapayım? Açlıktan bayılmak istemiyordum.
Durumlarının iyiye gitmesi içimi rahatlatmıştı. Hem bir de benimle uğraşılmasını istemiyordum.

Masanın üzerinde çayımı bırakarak yeniden sıraya girdim.

Son zamanlarda biraz fazla mı yemek yiyordum?

Aslında uzun sürmeyen fakat benim için asırlar geçmiş gibi gelen sıradan sonra nihayet sıra bana gelmişti. Mis gibi kokular hem acıkmamı sağlıyor hemde hafif hafif midemi bulandırıyordu.

Bir an önce alıp buradan uzaklaşmak istiyordum.

Masama geri döndüğümde sandalyenin birinde başka birinin oturması ile duraksadım.

Çayımı elime aldığımda ise bakışları bana dönmüştü.

"Kusura bakmayın başka boş yer yoktu"

Yeşil gözleri ve sarı saçları ile bana bakan adama kısa bir süre baktım.

"Yok sorun değil"

"Devam edin lütfen"

Yerime tekrar oturduktan sonra huzursuzca kıpırdandım. Hâlâ insanlara karşı çok büyük önyargılarım vardı.

 AŞK ŞARABI|+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin