17 "Beyefendinin Çiftliği"

Start from the beginning
                                    

Rana nasıl dürüst olmazdı. "Bayıldım."

"Bunu beni memnun etmek için söyleme Hanımefendi. Bilirim, sen hep hoşgörülüsündür. Beni de hep alttan alırsın. Dürüst ol."

Rana kafasını hızla yukarı aşağı salladı. "Ömrümde hiç bu kadar umurla bakmamıştım geleceğe."

"Bende," dedi Musa sulanan gözleriyle. Gözlerini çevirdi ve minnetle kardeşine baktı. "Bazen kendime neden bu kadar şanslı olduğumu soruyorum."

İsa onun kafasını kucakladı ve tüm o ağlamaklı hali dağıtmak için kolunun altında ezdi. "Kendinde ne olduğunu görsen, buna şans demezdin ahmak." Saçlarını karıştırdığı halde kahkaha atan Musa, onu dirsekleyerek kurtulamaya çalıştı. Koca iki adam, dünkü çocuklar gibi boğuşmaya başladı. Havin gözlerini devirdi.

"Eskiden beri böyleler. Bacak kadarken de böyle görünüyorlardı."

Rana keşke onları çocukken de tanısaydı. Ama önünde uzanan geleceği düşünmek bile Rana'ya iyi geliyordu. Musa kardeşinden kurtulup dağınık saçlarıyla Rana'ya doğru geldi. Rana onun saçlarını düzeltmek istediği için elini cebine soktu. Aklından neden böyle temas halinde olmak geçiyordu? Onlar için uygunsuzdu.

Musa düşüncelerini anlıyormuş gibi haylazca gülümsedi ve kolunu arkaya doğru uzatırken, onun omzuna kasti olarak çarptı. Rana hızla geri çekildi. Musa gülerek konuştu.

"Şurası, başbelası tavuğumuz için kümes olacak."

Rana gösterdiği alana baktı. Kayalığa daha yakın, tavuklar için rahat bir alandı. Bir ağacın yanında gitti Musa, elini ağaca dayadı ve erkek kardeşine bakarak bağırdı. "Burası da, koca ailemiz için çardak kuracağım alan olacak."

İsa omuz silkenken gülümsedi. "Bizim aile oraya sığmaz aslanım. Aslında bizim ailenin bu arsaya sığacağını da sanmıyorum."

Musa güldü. "Vardiyalı çalışırız."

İsa kollarını bağladı. "Osman'ı sen alırsın."

Musa güldü. "Onunla halen inatlaşmaya devam mı ediyorsunuz?"

"Çocuk daha beter oldu!" Havin'i parmağıyla gösterdi. "Onun bir yeğeni var! Osman'ı daha beter yoldan çıkardı. Bu arada ikizim, senden bir ricam olacak. Eğer Fırat denilen o çocuk buraya gelirse, ne olur sen misafir et. Hatta etme. Şu kümeste yatırsan da olur."

Musa gözlerini açarak Havin'e göz attı. Rana bu şamatayı gülümseyerek izliyordu. Havin kollarını beline attı. "Demek ailem gelince onları kümeste yatıracaksın Çıra!"

"Bana şöyle seslenme!" diye sızlandı İsa. Havin burnundan soluyordu.

"Ne diyeyim, kocacığım mı diyeyim? Benim yeğenimi kümese mi layık görüyorsun?"

İsa homurdandı. "Açıkçası orada kaldığım sürece, annesi onu hep bununla tehdit ediyordu. Çocuğun 'Dur'u yok!"

Havin burnunu kaldırdı. "Benim hakkımda da böyle mi düşünüyorsun?"

İsa ona doğru yaklaştı ve adeta yalvaran bir sesle mırıldandı. "Kendini Fırat denilen baş belasıyla bir mi tutuyorsun?"

Havin hırçınca kollarını savurdu. "Eskiden bana da baş belası diye sesleniyordun. Kafana düştüğümde. Göle düştüğümde. Saksıyı başına vurduğumda. Ayağını kırdığında..." Sesi giderek cılızlaştı. Dudakları sarktı. "Dediğin kadar baş belasıymışım."

Rana elinin arkasına kıkırdadı. Bu sırada arkasından yaklaşan adamı görmediği için, soluk veriş sesi duyunca yerinde sıçradı. İkisi de Havin ve İsa'ya bakarken, arsız adam kulağına doğru fısıldadı.

Kalp İkizi (Umut Serisi 6)Where stories live. Discover now